Önemli Telif Notu: Aşağıda paylaştığım içerik, kitabı okurken aldığım notları ve kimi zaman bunlar üzerine kendi düşüncelerimi içerir; kesinlikle yazar ya da yayınevine bir zarar verme kastı taşımadığı gibi kitabın bire bir (korsan) kopyası ya da elektronik kitap niteliğinde de değildir; kitabın diğer okuyucuları, burada belirtilen notları daha farklı, eksik ya da fazla alabilir; bu nedenle aşağıda yer alan notların hoşunuza gittiği oranda kitabı satın alarak okumanız çok daha doğru olacaktır.
Son Güncelleme: 3 Mayıs 2024
- İşler zorlaştığında tek bildiğim şey daha fazla çalışarak bunun üstesinden gelmem gerektiğiydi. Disiplin, tek bildiğim üretkenlik sistemiydi ve bir noktaya kadar işe yaramıştı. s. 2.
- Tedavi işe yaramıyorsa, teşhisi sorgula. Dr. Barclay. s. 2.
- Üzerimdeki baskı artıp da işler tamamlanamaz hale geldiğinde ve bundan çıkmak için daha fazla çalıştığımda, bunun üzerimde daha fazla baskı ve sorun yarattığını gördüğümde, doğru metodun bu olmadığını, önceliği, kendi esenliğime vermem ve bu esenliği, odaklanma ve üretkenliğimi artırmak için kullanmam gerektiğini anladım; bu metoda da “kendini iyi hissettiren üretkenlik” adını verdim. s. 4.
- 1945’te Karl Duncker tarafından üretilen “mum problemi”, yaratıcılık testlerinden psikolojik değerlendirmelere kadar bir çok konuda kullanılmış bir psikoloji deneyidir. Bu deneyde kişiye, bir mum, bir kaç kibrit, bir kutu raptiye verilir ve mumu, duvardaki mantar panoya sabitlerken, hemen altında bulunan masaya da eriyen balmumunun dökülmesini engellemesi istenir.
- Bir çok kişi sorunu çözmek için mum, kibrit ve raptiyelere yoğunlaşır; çok az kişi, bunu yapmak için raptiye kutusundan yararlanmak gerektiğini anlayabilir. Buradaki en iyi çözüm, raptiye kutusunu, duvarda yanan mumum altına koymak ve eriyen bal mumunun bu kutu içerisinde birikmesini sağlamaktır.
- 1975 yılında, bu deneye bir adım daha katıldı ve katılımcılar iki gruba ayrılıp, bir tanesine, deneye başlanmadan önce, ödül olarak bir kutu çikolata verilip moral / ruh hallerinin daha iyi, pozitif olması sağlandı; deney sonucunda, bu gruptaki katılımcıların, sorunun çözümünde daha başarılı olduğu ölçüldü. s. 6.
- Bir başka deyişle, kişinin kendisini iyi hissetmesi sadece bununla kalmıyor, kişinin düşünce ve davranış kalıplarını da geliştiriyordu. Deney şunu göstermişti, iyi bir ruh haline sahipsek, yeni deneyimlere daha açık oluyor, daha geniş kapsamlı eylemlere girişiyor, aldığımız verileri daha bütüncül işliyorduk; bir başka deyişle insanın kendisini iyi hissetmesi, yaratıcılığını ve üretkenliğini artırıyordu!
- 1990’larda Prof. Fredrickson, pozitif duygular üzerine, “genişlet ve inşa et” düşüncesini ortaya attı. Buna göre, pozitif duygular, farkındalığımızı geliştirmekte ve bilişsel ve sosyal kaynaklarımızı inşa etmekteydi. Burada, genişleme ile işaret edilen, pozitif duyguların doğrudan sonucu olan, kişinin kendisini iyi hissettiğinde, zihninin açılması, daha fazla bilgiye açık hale gelmesi ve çevresinde bulunan daha fazla olasılığı görebiliyor olmasıydı. Burada inşa etmek ile işaret edilen ise, pozitif duyguların uzun vadeli sonuçlarıydı. Kişi, pozitif duygular içerisinde olduğunda, kendisine uzun vadede faydalı olacak zihni ve duygusal kaynaklar yaratmaktaydı. s. 7 Uzun vadede, bu iki etki, bir spiral gibi birbirine sarılarak daha da yüksek bir etki meydana getirmektedir. s. 8
- Pozitif duygular, insanı harekete geçiren makinanın yakıtıdır.
- Frederickson’un teorisi, insanın kendisini sürekli olarak zorlayarak çalışmasının dışında bir başka yol olduğunu daha ortaya koymaktadır; Adım 1: Kendini iyi hisset. Adım 2: Senin için önemli olan şeyi daha fazla yap.
- Bu durumun bir kaç muhtemel nedeni vardır. 1. Kendimizi iyi hissetmek, enerjimizi artırır. İnsanın içinde, doğrudan yediği içtiğinden gelmeyen, özellikle kendisini güç işlerde ortaya koyan, zihinsel bir enerji bulunmaktadır. Bu enerjinin kaynağı yalın bir şekilde kişinin, kendisini iyi hissetmesidir. Kişinin kendisini iyi hissetmesi genellikle iyilik hormonları da denilen endorfin, serotonin, dopamin ve oxytosine bağlıdır. Bu hormonlar, çok güzel bir döngüyü içerir; iyi hissettiğimiz zaman enerji yaratırız; bu da üretkenliğimizi artırır; bu üretkenlik ise başarı duygusu getirir ve bu da kendimizi iyi hissetmemizi sağlar; tüm döngü baştan başlar. s. 10
- 2. Kendimizi iyi hissetmek stresimizi azaltır. Frederickson, çalışmalarını devam ettirip, “geriye çevirme hyphothesis - undoing hyphothesis”’i ortaya attı ve tasarladığı deney ile gösterdi ki, pozitif duygular, stres ve negatif duygulardan kaynaklanan etkileri tersine çevirebilir; sorun eğer stres ise, belki kendini iyi hissetmek stresle mücadelenin en etkili yollarından bir tanesi olabilir.
- 3. Kendimizi iyi hissetmek, yaşamımızı zenginleştirir. 2005 yılında bir grup psikriyatrist tarafından yapılan bir meta çalışma, bu konuda yapılan 225 çalışma ve 275.000 birey üzerinden şu sonuca ulaştı: başarı bizi daha mutlu yapmaz; tam aksine, pozitif duygular içerisinde olmak insanı daha başarılı yapar. Mutlu ve pozitif duygular içerisinde olan kişilerin genellikle daha yaratıcı, verimli, üretken, çevrelerine karşı daha olumlu oldukları, özellikle yaratıcılık gerektiren işlerde daha başarılı oldukları, bunun sonucu olarak da gerek ilişkilerinde gerek iş yaşamlarında daha mutlu, yüksek gelir elde eden kişiler olduğunu ortaya koydu. s. 12. Dolayısıyla önce gelen olumlu duygulardır.
- Bu kitapta anlatılanlar, doğrudan Ali Abdaal olarak doktorken benim başımdan geçenlerdir. Ne zaman ki yaptığım işi, daha keyifli yapmaya başlar oldum, genel ruh halim ve yaşama bakışım da buna paralel olarak değişti ve gelişti. Sonrasında da yaşamda başarının, illa ki acı çekip kendini tüketerek çalışmaktan geçmediği sonucuna vardım ve bunu da çevremle paylaşıp bir çok olumlu geri dönüş aldım. Ardından bu hissettiklerimi ve yaşadıklarımı, literatür üzerinden derinlemesine araştırdım ve bu kitabı yazma fikri aklıma geldi. Bu kitap, sizin için hayatta gerçekten ne önemliyse o konuda daha çok sonuç almanıza, kendini tanımaza yardımcı olacaktır.
- Kitapta anlatılan yöntem, üç bölümden oluşmaktadır. Bölüm 1, kendinizi enerjik hissetmek için bilimden nasıl faydalanacağınızı açıklıyor. Olumlu duyguların temelini oluşturan üç “enerji verici” - oyun, güç ve insanlar - bunları günlük yaşamınıza nasıl entegre edeceğiniz açıklanıyor. Bölüm 2, kitapta anlatılan metodun, üretkenliği ertelemenin (procrastination) üstesinden gelmeye nasıl yardımcı olacağını inceliyor; üç engelleyici - belirsizlik, korku ve atalet üzerinde duruluyor. Bölüm 3'te, ise üç farklı tükenmişlik türü inceleyeniyor - aşırı tükenmişlik, tükenme tükenmişliği ve yanlış hizalanma tükenmişliği. Ve bunların üstesinden gelmek üzere, üç basit “sürdürücü” inceleniyor - koruma, yeniden şarj etme ve hizalama. Bu yöntemler yaşamınıza çok daha farklı bakmanızı sağlayacak.
- Bölüm 1 - Enerji Verici Hale Getirin
- En az altı Nobel ödüllü bilim insanı, başarılarını “oyun”a borçlu olduklarını söylemiştir; bunlar arasında Richard Feynman, James Watson, Francis Crick, Alexander Fleming, Donna Strickland, Konstantin Novoselov yer almaktadır. s. 21
- Bir çok psikolog, oyun kavramının, üretkenliğin temelinde yatan ana faktörler arasında yer aldığını, bunun önemli sebeplerinden bir tanesinin ise oyun oynamanın, kişiyi rahatlatması olduğunu söylemektedir. Buna göre, oyun oynamanın psikolojik işlevi, fiziksel ve zihnen yorulmuş olan bireyi, keyifli ve rahatlatıcı bir etkinlik içerisinde, dinlenmiş duruma getirmesidir. s. 22
- Yaşam streslidir, oyun oynamak bunu eğlenceli hale getirir. Oyun oynamak bu kitapta işlenen ilk enerji vericidir. Oyun oynama ruhunu yaşamımıza yerleştirebilirsek, sadece daha iyi hissetmekle kalmaz, daha da üretken oluruz. s. 22
- Yaşamı bir oyun haline getirmek söylemesi kolay, yapması zor bir şey olarak görülebilir. Bunun için atılacak bir kaç adım vardır, ilki bir macera yaratmaktır. İnsan küçükken hemen her aktiviteye bir oyun olarak yaklaşırken, büyüdükçe bu özelliğini terk etmesi ve daha ciddi davranması beklenir; halbuki bu yanlıştır. Çünkü, oyun oynamanın, belki de keyif almanın, ilk ana etkeni macera duygusudur. 23.
- 2020 senesinde New York Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, 130 deneğin günlük yaşamları bir kaç ay boyunca takip edildi ve onlara gittikleri yerlere göre kendilerini nasıl hissettikleri soruldu; cevaplar şunu gösteriyordu, günlük bir rutini takip edenler, (ev - okul - iş) bu rutinlerinden ayrıldıkları zaman kendilerini daha keyifli, rahatlamış ve heyecanlı hissediyordu. Ör. işe farklı bir yoldan gitmek, ya da farklı bir marketten alışveriş yapmak, büroda çalışmak yerine değişik bir kahve dükkanında oturup çalışmak gibi. Şu sonuca vardılar, macera içeren bir yaşam, olumlu duygular yaşamanın anahtarlarından bir tanesidir. s. 24
- Yine de macera duygusunu yaşama katmak ilk bakışta kolay gözükmeyebilir; bunun için denenebilecek ilk yol, kişinin kendisine uygun bir macera karakteri seçmesidir. s. 24 Burada karakter seçmek ile kast edilen, kişinin kendisi olmasını bırakması değil, farklı yönlerini gösterebileceği geçici rollere bürünmesidir. Bu geçici roller, oyun ve macera duygusunu daha rahat yaşamasını sağlayacaktır. s. 25
- ABD’li bir psikolog olan Dr. Stuart Brown, bir çok kişinin bir ya da iki tür karakter özelliğine yatkın olduğunu ve temelde sekiz çeşit oyun karakteri olduğunu belirledi. Bu karakterler, 1. Toplayıcı, 2. Rekabetçi, 3. Kaşif, 4. Yaratıcı, 5. Hikaye Anlatıcısı, 6. Joker, 7. Yönetmen, 8. Hareket Severdir. Burada kişinin yapması gereken kişinin kendisine en yakın bulduğu karakter tipini seçmesi ve günlük yaşamda yapması gereken rutin, sıkıcı işlere bu yönüyle yaklaşmasıdır. Ör. kişinin önünde, içeriğini doldurması tamamlaması gereken kapsamlı bir Excel dosyası var. Rekabetçi karaktere sahip bir kişi bu tabloyu, kendisine bir kişi ya da yarış hedefi koyarak doldurmayı eğlenceli hale getirebileceği gibi, yaratıcı karaktere bürünen bir kişi, tablo içerisindeki satır ve sütunları farklı renk ve karakterler ile değiştirip ayrıca grafikler ekleyerek kendi yaratıcılığını katabilir, ya da hareket etmeyi seven bir karakter ise tabloda doldurduğu her bir sayfanın ardından kalkıp oturduğu yerde bir “zafer turu” atıp kendisine küçük bir ödül verebilir. Tüm bu yaklaşımların, sıkıcı bir Excel tablosu doldurma rutinini eğlenceli hale getirip daha kolay ve keyifli şekle döndüreceği açıktır. s. 27
- Kişinin kendisini yakın hissettiği karakter özelliği ya da özelliklerini tanımlaması, sıkıcı rutinleri eğlenceli aktivitelere döndürerek çocukluk dönemimizde yaşadığımız keyifli zamanlarımızı hatırlamamıza ve genel anlamda ruh durumumuza da olumlu katkı sağlayacaktır. s. 28.
- Denenebilecek ikinci yol ise, merakınızı harekete geçirmektir. Bilimsel araştırmalar göstermektedir ki insanlar merak edip ilgi duydukları konuları, ileride, ilgi duymadıkları konulara göre %30 oranında daha fazla hatırlamaktadır. Ancak bu araştırmalar aynı zamanda, kişinin, ilgisini çekip merak ettiği konular ile uğraştığında ayrıca vücudunda dopamin salgılandığını, böylece kendisini daha iyi hissettiği ve bilgiyi daha iyi özümsediğini ortaya koymuştur. s. 30
- Meraklı ve ilgili bir zihin yapısına sahip olmak aynı zamanda dikkatimizi daha uzun zaman toplamaya da yardımcı olur.
- Kişinin yaşamına merak duygusunu katmanın yollarından bir tanesi “yan görevler” kavramıdır. Günlük rutin içerisinde bir döngüyü yerine getiren kişinin, arada bir kafasını kaldırıp, acaba şu anda bu yaptığımın dışında farklı bir şey ne yapabilirim sorusunu sorması, onu rutinden kurtarmaya yardımcı olduğu gibi örneğin, bir manolya ağacını koklamak için yakındaki bir koruluğa gitmesi bir merakını gidermek bakımından kendini çok daha iyi hissettirecek, bir parça olsun rahatlamasına, dinlenmesine yardımcı olacak, belki de hesapta olmayan bir tanıdığı ile karşılaşacak ya da aklına gelmeyen başka bir hoşluk yaşamasına neden olacaktır. s. 30. Bu nedenle, gün içerisinde, zaman zaman, kişinin merak duygusunun peşinden gitmesini sağlayan bu tür yan görevleri kovalaması önemlidir.
- 1990’larda Ohio’da bir üniversitede araştırmacı olarak çalışan Jaak Panksepp, fareler üzerinde yaptığı bir deney ile, insanlar dahil canlılarda, keyif duygusunun, beynin gelişmiş bölgesi olan serebral kortekste değil, beynin daha ilkel bölgeleri olan amigdala ya da hipotalamus ile ilişkili olduğunu buldu. Dolayısıyla, canlılar için neşe, keyif almak, derinde yatan temel dürtüler arasındadır. Oyun oynamak dopamin salgılanmasına neden olur, bu da canlının kendini iyi hissetmesini sağlar. Dolayısıyla, kişinin, eğlenceli bulduğu faaliyetleri sürdürmesi önemlidir.
- Denenebilecek üçüncü yöntem, kişinin yaptığı şeylerde eğlence, neşeyi aramasıdır. Anahtar soru şudur: Bu yaptığım şey eğlenceli bir şey olsaydı, nasıl olurdu? Yaptığınız işi arka planda sevdiğiniz bir müzik çalarak, hoşunuza giden bir kıyafet giyerek, hareket etmeyi seviyorsanız yürürken yaparak, tek başınıza yapmaktan sıkılıyorsanız işin içerisine arkadaşlarınızı katarak, ya da işi tamamlamanın sonunda kendinize ufak bir ödül vaaderek, sıkıcı olmaktan çıkarmaya, farklılaştırmaya çalışın; bu tür işleri çok daha kolay tamamladığınızı göreceksiniz. s. 35.
- Dördüncü yöntem ise sonuçtan ziyade, sürecin kendisine odaklanmaktır. Bu halde önemli olan dışarıdan içeri doğru bir neşe kaynağı değil içeriden dışarı doğru bir neşe kaynağı yaklaşımıdır. Sonuç ile birlikte gelen ödül dış kaynaklıdır ve her zaman kişinin kendisine bağlı değildir; halbuki sürecin kendisinden alınan keyif iç kaynaklıdır ve hemen her zaman kişinin kendisine bağlıdır. “Akış” teorisini ortaya atan Mihaly Csikszentmihalyi, kendimizi sürece kaptırdığımız zaman “akış” adı verilen bir ruh haline girdiğimizi, bu durumda kendimizi, dışsal veya sonuca bağlı bir ödülden çok daha fazla keyifli hissettiğimizi ortaya koymuştur. s. 37 Bu nedenle ne kadar sıkıcı ya da zor olursa olsun, yaptığımız işin kendisinde hoşumuza giden bir bölüm bulup onu ön plana çıkarmak yine kendimizi keyifli hissetmemize ve o işi daha kolay tamamlamamıza yardımcı olacaktır.
- Fareler ve insanlar üzerinde yapılan deneyler, stresli ortam veya durumların, bu canlıların neşe ve mutluluk duygusunu aşağı çektiğini, oyun duygusunu ortadan kaldırdığını, bunun da kişinin esenliğini ve yaratıcılığını azalttığını ortaya koymuştur. s. 39 Bu nedenle, içimizdeki oyun duygusunun ortaya çıkmasını hedeflerken bir yandan da içerisinde bulunduğumuz ortamın stresten uzak, bizi rahat ettiren yerler olmasına gayret etmeli, bunun için de başarısızlık kavramını yeniden tanımlamalıyız. s. 40
- Denenebilecek beşinci yöntem, başarısızlığınızı tekrar tanımlamaktır. s. 40 Araştırmalar göstermektedir ki, insanlar, denemelerinin sonuçlarından, özellikle olumsuz sonuçlarından, olması gerektiğinden fazla çekinmekte, korkmakta, bu da onları tekrar denemekten alı koymakta, çoğu zaman bir parça farklı ya da fazla bir gayret ile elde edilebilecek sonuçlara ulaşmalarına engel olmaktadır. Aslında başarı, kişinin ne kadar başarısız olduğuyla değil, bu sonuçları nasıl tanımladığıyla da ilgilidir. s. 41. Örneğin, bir bilgisayar programı yazmak, her seferinde bir parça kod yazmak ve bunun doğru çalışıp çalışmadığını denemek üzerinden ilerler; kodun doğru çalışmadığı her sefer, bir başarısızlık olarak da tanımlanabilir ya da daha olumlu bir şekilde, nasıl çalışması gerektiğine yönelik dikkate alınması gereken bir veri noktası olarak da. Bu kişinin kendisine bağlı bir bakış açısıdır. Kodun çalışmadığı her seferi mutlak bir başarısızlık olarak tanımlayan bir kişi ile bu olayı, kodun çalışmasına doğru atılan bir adım olarak tanımlayan bir başka kişi arasındaki fark elbette aynı olmayacaktır. Ya da iş yaşamınızda her seferinde tamamlamakta geç kaldığınız bir rapora, büyük bir stres kaynağı olarak bakabileceğiniz gibi, her seferinde sizi raporu geç teslim etmeye iten nedenlerden sadece bir tanesini değiştirip sonucunu takip ederek bu süreci keyifli bir oyuna dönüştürür hem de bir kaç rapor döngüsü içerisinde nasıl olup da tüm işi süresinden önce tamamladığınızı görerek hem sürecin kendisinden keyif alır hem de daha üretken olabilirsiniz. s. 42.
- Bu konuda son olarak altıncı yöntem ise ciddi değil, içten olmaktır. Kişinin, olumsuz sonuçları, başarısızlık olarak adlandırmak yerine başarıya giden veri noktaları olarak görmesinin ardından yapılması gereken bir şey daha vardır; o da çevresindeki olaylara olumlu bir ruh durumu, oyun duygusu ile yaklaşmaktır. Çoğu zaman, ciddi bir konu ile ilgilenirken kendimizi kasılmış, kaşlarımızı çatmış, nefesimizi tutmuş, belki biraz da kızgın bir durumda buluruz; işte böyle durumlarda hemen derin bir nefes alıp kendimize gelerek elimizdeki konuya daha rahat, keyifli bir şekilde yaklaşmanın yolunu aramalıyız; burada aranan kavram “içten”liktir. İçten bir kişi elindeki işi, konuyu, yarışmayı ne büyük bir ciddiyet ile yaşamının en önemli şeyi gibi yapar ne de tam bir gevşeklik içerisinde önemsiz bulur; onun yapacağı şey, elindeki konunun önem ve değerini bilmekle birlikte, bu süreçten keyif almak ve sonuç için elinden geleni olumlu bir ruh hali ile yapmaktır; bu içten yaklaşım çoğu zaman ihtiyacımız olan doğru yaklaşımdır. Ne zaman bir iş bize çok zor, kolay ya da sıkıcı gelir, sorulması gereken soru şudur: “Bu konuya daha içten bir şekilde nasıl yaklaşabilirim?” s. 44.
- Ciddiyet abartılıdır. Elinizdeki işleri yaşamanızı tüketmeden tamamlamanın yolu onlara oyun duygusu ile yaklaşmaktan geçer.
- Oyun duygusunu yaşamınıza yerleştirmenin üç yolu vardır: 1. Olaylara macera duygusu ile yaklaşın. Bu şekilde önünüzdeki bir çok kişi, olay ve gelişmenin size çok daha büyük çözümler ve fırsatlar sunduğunu göreceksiniz. 2. Eğlenceyi bulun. Ne kadar sıkıcı olursa olsun her işten keyif alınacak bir nokta vardır. Eğer bu konuda bir eğlenceli yan arıyor olsaydım acaba ne yapardım sorusunu sorun ve yaratıcılığınızı bu cevap üzerinden şekillendirin. 3. Çıtayı biraz daha aşağı koyun; her olumsuz sonuç illa ki başarısızlık demek değildir ve her konuya gereksiz bir ciddiyet ya da tersine bir gevşeklik ile yaklaşmanın gereği yoktur. Önemli olan konuları içtenlikle ele almaktır.
- …
Oyun
Bir Macera Yaratın
Eğlenceyi Bulun
Çıtayı Biraz Daha Aşağı Koyun
Hiç bir başarısızlık aslında bir başarısızlık değil, sadece sizi yeni bir şey denemeye davet eden bir çağrıdır!
Özet
Bölüm 2: Güç
…
Kitabının Özetinin Ardından, Ali Abdaal’ın, kitabın yayınından hemen önce, kitap içeriği ile ilgili çıktığı bir kaç Youtube söyleşisini de paylaşmak istiyorum; bu söyleşilerde de genel anlamda kitap içeriği tekrar ediliyor; bu notları yazarın ağzından söyleşilerde dinlemek istiyorsanız, aşağıdaki linklere tıklamanız yeterli.
Son Güncelleme: 4 Ocak 2024
Kütüphane - Nitelikli Diğer Yazı ve Kitaplar İçin