- Crony-capitalist ekonomik sistem - crony capitalizm: s. 10 - Devlet yetkilileri ile imtiyazlı iş çevreleri arasındaki al gülüm - ver gülüm ilişkisi; böylece serbest rekabete dayanan piyasa ekonomisi gelişemiyor; yolsuzluklar artıyor, toplum ve devlet gelişemiyor; Ortadoğu'da çok yaygın. Türkiye aslında kuvvetli değil, zayıf bir devlettir diyor Milor doktora tezinde. (sanıyorum buna gerekçe olarak özellikle bir devletin kurumlarının güçlü olduğu oranda güçlü olduğu, Türkiye'nin ise kurumlarının son derece zayıf olduğudur.)
- Nietzsche - life-enhancing - yaşamı zenginleştirip insana kendisini daha iyi ve daha bütün hissettiren deneyim. s. 12
- Bir konuyu işlerken ne kadar soyut olsa da mutlaka onu yalın bir dille anlatmaya; somut örnekler vermeye dikkat etmek lazım. Ayrıca, vereceğimiz örneklerin yer ve zaman bağlamında her zaman karşılaştırmalı olması gerek. Sonrasında da konunun nesnel ve öznel boyutlarını birbirine karıştırmadan anlatmak gerekiyor. (didaktik bir tarza saplanmadan bunu yapmak önemli) Bu anlamda bir referans noktasına sahip olmak gerekir. Örneğin, bu kitap çok iyi diyebilmek için daha önce bir çok kitap okuyup bu kitabı diğerlerine göre iyi yapan referans noktaları nedir bilmek gerekir. Bir şey neye göre iyidir ya da kötüdür; bir şeyi neden isteriz ya da istemeyiz? Bu yaklaşımı hayatın bir çok alanına uygulamak mümkün ve yapılması gerekendir. s. 13.
- Bir kitabın başarısı, o konu üzerine her şeyi ya da son söze söylemek değil; insanda, işlediği konuya yönelik bir merak uyandırması ve onu, o konu üzerinde araştırma yapmaya, düşünmeye teşvik etmesi; ona, kitabın işlediği konu üzerinde başka ve yeni bakış açıları sunmasıdır. s. 13.
- Milor diyor ki, Türkiye'nin dışına çıkmakla, çözümü olmayan, benden bağımsız ancak bana dayatılmış sorunlardan kurtulma şansı buldum. s. 21; (gerçekten de insan bazen, içinde bulunduğu ortamı değiştirerek bir çok sorundan kurtulma fırsatı bulabilir; bunu akılda tutmak lazım.)
- Nasıl daha verimli var olabilirim? (bence asıl önemli soru bu.) s. 22.
- Türk insanının önde gelen sorunlarından bir tanesi, hayatı kendisi için değil, genellikle başkalarının beklentilerine göre yaşamayı seçmesi; bu yöndeki baskılara kolayca kapılıyor; (kendisi de başkalarının hayatına karışmayı çok seviyor.) s. 23. (Bu durum bir yandan insanın, kendisini gerçekleştirmesinin önündeki de en büyük engel. Kendine göre değil, başkasına göre yaşadığında o yaşam artık senin yaşamın olmuyor. )
- Türkiye'de kültür, din, otoriter aile yapıları, cinsel baskılar, ezberci eğitim sistemi bir çok çocuk ve gencin, psikolojik olarak sakatlanarak büyümesine neden oluyor. Kişiliklerinin sağlıklı şekilde gelişmesine izin verilmeyen gençler, toplumda sağlıksız bireyler haline geliyor. s. 24.
- Bilmek, nezaketi doğuruyor ancak Türkiye'de nezaket zayıflık olarak kabul ediliyor ve nazik insan eziliyor. s. 25. İnsanlar, başkalarının hayatlarına karışmayı kendilerinde bir hak olarak görüyor; bu durum çağdaş toplumlarda yoktur. En fazla yapabileceğimiz, bir başkasının kendi hali ile karşı karşıya gelmesinin ortamını hazırlamaktır; o kadar.
- Hoşnutsuz olduğun bir mal ya da hizmet, durum, ya da ortam ile karşılaşırsan ne yaparsın? s. 27; ilk seçeneğin, çıkmaktır. o ortamdan çıkarsın; o insan ile ilişkini kesersin. İnsan kendi doğrularını geliştirmek, kendi arkadaş grubunu oluşturmak ve çevresini uygar insanlarla çevrelemek zorundadır; özellikle yakın çevresine koyacağı kişiler son derece iyi seçilmiş nitelikli kişiler olmalıdır. Bu insanlar kendi doğrularını size dayatmayan, kendisini daha iyi hissetmek için sizi yerin dibine sokmayan insanlar olmalıdır. (Bu anlamda insan, hoşuna gitmeyen bir durum olduğunda, bırakıp gitme hakkına ve rahatlığına sahip olmalıdır; kötü bir şeye, mecbur olmadıkça tahammül etmek hatalıdır.) Bu yolda ikinci strateji, sesini duyurmaktır. Bu strateji, durmadan ve yorulmadan, insanın gördüğü yanlışlık ve hatalara karşı gücünün yettiğince mücadele etmesi anlamına gelir; mutlaka olumlu sonuçları vardır; diğer yandan meydan kötülere bırakılırsa elbette kötüler kontrolü ele alır; agresif olmadan, toplumdan kopmadan, belirli bir üslup ile görülen yanlışların üzerine gitmekten kaçılmamalıdır. Üçüncü strateji ise sadakattir; bu sadakat, bir yandan insanın sevdiği kişi, ortam ve olaylara sahip çıkması olarak kendisini gösterir. Bu strateji, ilk iki stratejinin ortasıdır. İnsan sevdiğine sahip çıkmalı, onu korumalı, bunun için uygun çaba sarf etmelidir.
- İnsan, maddi kaygılarının ötesinde, bu hayatta bana ne haz veriyor sorusunun cevabını aramalı, bunun için de daha fazla iç sesini dinlemelidir. s. 30. İnsan, hazzı, geçmişte ya da gelecekte değil, şimdide aramalıdır. İnsan, elindeki imkanları kullanarak, bu yaşamdan zevk almasına yarayacak imkanları mümkün olduğunca bugün, burada yaratmak zorundadır.
- Toplumsal zorbalık ile mücadele, çocuğun ilk okulda eğitimi ile başlar ve uzun bir süreçtir. s. 32.
- Acı çekmeye ve başkasının bize yaklaşırken acı çektireceği duygusuna öyle saplanmışız ki, çoğu zaman bize yaklaşan bir kişiye, o beni acıtmadan, ben onun canını yakayım diye yaklaşıyoruz. s. 35.
- Mutlaka kaçınmamız gereken bir davranış türü, kendimizi toplumdan izole etmek; yaşanan kötülük ve zorbalıklara kızıp, küserek kendimizi çevreden soyutlamaktır. Hayır, o sosyal çevre içerisinde olacağız; o meydanı zorbaya boş bırakmayacağız. Sosyal statümüz ne olursa olsun, toplumdaki her insanla eşit seviyede, olumlu iletişim kurmaktan kaçınmayacağız. s. 37.
- Fikir ayrılıklarından, zıtlaşmaktan, çatışmalardan, sokaktaki zorluktan kaçmamak gerekir; bu hayatın gerçeğidir ve kaçmak insanı kurtarmaz, bu durum büyüyerek gelir ve insana yine ve bu sefer daha kuvvetli olarak etki eder; bu nedenle, insan karşılaştığı hata, eksik ve zorbalıkla mücadele etmekten kaçınmamalıdır; büyüklük bende kalsın dememelidir. s. 38.
- İhtilaf konusu, sevdiklerimizin, bizim hakkımızdaki düşünceleri ise, diyalog kurmaya çalışan taraf hep biz olmalıyız; ortak bir paydada buluşmak için emek vermeliyiz. s. 40.
- Günlük hayatımızdaki rollerimiz, başkalarının da bizden olan beklentilerini belirler. Makul olan, başkalarının bizden beklentileri ile kendi beklentilerimiz arasında makul bir denge kurmaktır. s. 41. İnsanın, sırf başkalarını memnun etmek için kendi istek ve arzularından vazgeçmesi doğru değildir.
- Temelini sağlama aldığımız stratejiler ile bize dayatılan rollerin dışına çıkıp, bambaşka işlerin peşinden koşabiliriz. Daha sonra çözülür diyerek isteklerinizi ve düşüncelerinizi asla ertelemeyin. s. 42 Sizden beklenilen yerine, gerçekten istediğiniz şeyin peşinden koşturmaktan vaz geçmeyin; bunun için gerektiğinde risk almaktan kaçınmayın.
- Sizin için gerçekten önemli olan konularda baştan kırmızı çizginizi çekmezseniz, ileride bundan dolayı pişman olursunuz. s. 44. Gerektiği yerde kararlılıkla hayır demeyi bilin. Bunun için zaman zaman gelebilecek egoistlik ve bencillik suçlamalarını da göze alın; geri adım atmayın.
- İnsan her zaman kendisiyle beraberdir. s. 54.
- Merak duyan bilginin peşinden gider; bilgi ise eylemle birleştiğinde hayatı anlamlı kılar. s. 55
- İnandığımız doğruları sürekli başkalarına tekrar etmek yerine, kime ne soracağımızı bilmeliyiz. s. 55
- Dünyaya evrensel bir duyguyla adapte olmak adına, bilhassa yabancı basını takip etmeli, gezegenimizde neler olup bittiğini farklı kaynaklardan bilgileri kıyaslayarak öğrenmeliyiz. Ülkemiz, bilgi ekosistemi açısından dünyanın bir hayli gerisinde ve çoğu zaman manipüle edilmiş kirli bilgilerin ortasında doğruyu ve gerçeği arama savaşı veriyoruz. s. 56
- Klasik sinemayı bilmek ve dünya klasiklerini okumak, insanı ve hayatı anlama çabamız içinde bize en büyük yardımcılardır. s. 57.
- Sevdiği bir işi yapan kişi, belki sevmediği işi yapan bir kişiye göre daha az para kazanıyor olabilir ancak geçimini sürdürebiliyorsa, diğerinden çok daha mutlu olacağı kesindir. s. 63.
- Para önemlidir ancak paradan daha önemli değerler vardır; bunlar, haysiyet, bağımsızlık, özgürlük ve vicdandır. s. 67
- Batıda, çocuk yetiştirilirken daha fazla özgürlük ve seçme hakkı verildiğini görürüz; bunun sonucu olarak çocuk, seçimlerinin sorumluluğunu almaya daha erken yaşta başlar. s. 70. Ayrıca, çocukları, din, cinsiyet, ırk eşitliği temelinde yetiştirmemiz gerekir. Çocukları ikna ederek yönlendirmeli, üzerlerinde gereksiz baskı kurmamalıyız. Çocukluğunda şiddet gören kişi, bunu ileride de sürdürür. Çocuğumuzun "farklı" olana bakışını sağlıklı bir şekilde oturtmalıyız. Çocuğun merakını baskılamak yerine teşvik etmenin yollarını aramalıyız. s. 71.
- Edebiyat derslerinde, genellikle, bizde, yazar isimleri, akımlar bolca öğretilir ama eser içerikleri, işlenen tema ve konulara pek girilmez; batıda ise bunun tersidir; yazar isimlerinden ziyade, yazarların işledikleri belirli tema, konu ve içerik üzerinde daha çok durulur ve öğretilir. s. 74. (sanıyorum burada biçim & içerik üzerinden bir farklılık var; batıda içerik çok daha önemli iken bizim eğitim sistemimizde içerikten korkulduğu için daha ziyade biçim üzerinden ilerleniyor.)
- Sanılanın aksine, Türk akademisyenler, her türlü zorluğa rağmen, genel olarak, yabancı akademisyenlerin gerisinde değildir ancak Türk akademisi, akademisyenini sürekli akademiden uzaklaştırır. s. 75. Akademide, farklı düşünenlere ve sivrilenlere tahammül edilmez. Türkiye'de akademisyen, entellektüel ve aydınların, toplumu değiştirme ve dönüştürme gücü, onlara gösterilen saygı batı toplumlarına göre çok daha yüksektir; batıda, akademisyenlerin ağzına o kadar da bakılmaz ne diyor diye. kaldi ki bizim akademisyenlerimiz hem doğu hem batıya hakim olduğu için karşılaştırmalı çalışmalarda çok daha yetkin ve başarılıdır. s. 76. bizim akademide bir başka biricik artı yan ise uzun yıllara uzanan öğrenci ilişkilerinin kurulabilmesidir. benzer şekilde, hoca - öğrenci ilişkisi çok daha sıkıdır; batıda hocaları, ders verdikleri saatler dışında öğrencilerinin görmesi, onunla vakit geçirebilmesi pek nadirdir; hocalar, dersini verir, çıkar, gider çünkü üzerlerinde özellikle üretmeye yönelik ağır bir baskı vardır; bu nedenle akademisyenler sürekli bir koşuşturmacanın içerisindedir; bizde ise bu durumla pek karşılaşılmaz; akademisyenlerin, öğrencilerine ayıracakları çok daha fazla vakitleri vardır.
- batıda, çocuk yetiştirirken, meslek seçimi yönünden baskı yapılmaz; önemli olan çocuğun ne istediği, hangi işi yaparken mutlu olduğudur. s. 77. bu konuda aileler, çocuklarını destekler. (insan sevmediği bir işi yapması, mesleğe sahip olması, hayat kalitesine büyük oranda etki eden, hayattan aldığı mutluluğu ve zevki azaltan önemli bir etkendir.)
- bir genç çalışmaya erken yaşta başlamalı; eğitimini aldığı mesleği, aileden devralmıyorsa, özellikle üniversitede bunun mutlaka, ücretsiz bile olsa stajını yapmalı, teori ile pratiğin nasıl gittiğini kendisi görmeli ve bu mesleği yapıp yapmayacağına daha yolun başında kendisi karar vermelidir. s. 77. asıl önemli olan bir gencin, kendi istediği ve yeteneklerine uyan bir alanda ilerlemesi; bu alanda yürümekten gerektiğinde risk almaktan kaçınmamasıdır; çünkü yaşadıkları hayat bir daha geri gelmeyecek.
- bir gencin hevesini baskılamak yerine onu teşvik etmenin yollarını bulmalıyız. s. 78. insanlar ve özellikel gençler, liyakatli olmayan kişilerin, hak etmedikleri mevkiileri işgal ettiklerini gördükçe, o mevkiilerin bulunduğu kurum ve kuruluşlara olan güvenlerini ve adalet duygularını yitirir. (ör. devlet)
- liyakatsiz kişilerin, siyasi güç ve akrabalık ilişkileri ile layık olmadıkları makam ve mevkilere gelmeleri sonucu umutsuzluğa kapılmak yerine, bu kişiler ile açıktan ve usulüne uygun olarak mücadele etme yolunu tercih etmeliyiz. bu kişilere karşı sessiz kalmak yerine, onların hem yüzüne karşı hem de sosyal ortamlarda bu makam ve mevkiileri hak etmediklerini, aslında başkalarının haklarının yiyen kişiler olduğunu anlatmaktan geri durmamalıyız. s. 79.
- yaptığımız işin ne olduğu, kime hizmet ettiği, anlamı ve bunun çevremizdekiler tarafından bilinip bilinmediği önemlidir; biz de bunun bilincinde olmalıyız. gerektiği noktada bunu anlatmaktan geri durmamalıyız. s. 80.
- bir ülkede insanlar sömürülüyorsa, hiyerarşi, insanları mutsuz edecek kadar baskın hale geliyorsa, işlerin layığıyla yapılmaması da sonuç oluyor. s. 82.
- az gelişmiş ve çok gelişmiş ülkeler arasındaki farklardan bir tanesi, atamaların liyakate göre mi sadakate göre mi yapıldığıdır. s. 83 liyakatli olmayan atamaların inanılmaz sayıda ve katlamalı kötü sonuçları vardır. hakkıyla atanmadığını bilen yönetici zorbalaşır; çalışanlar da zaman içerisende işe karşı motivasyonlarını kaybeder, verimlilikleri düşer. s. 85.
- birincil gaye hayatta kalmak, sonra hayatı güzelleştirmektir. s. 87.
- amerika'da iş arkadaşları birbirinin kurdudur; insanlar, şirkette yükselmek için türlü türlü numara çevirir; şirket arkadaşlıkları bu nedenle gelişmez ve samimi değildir; türkiye'de ise bu durum çok daha insancıldır. s. 90
- insan, yaptığı işten memnun değilse, bunda ısrarcı olmak yerine, değiştirmek için hesaplı risk almaktan çekinmemelidir. s. 91. yürümeyeceğini anlayınca artık gereksiz ısrar etmenin gereği yoktur. bir karar vermek için iyi düşünmek gerekir; ancak bir defa karar verince artık geri dönüp bakmamak gerekir. s. 92.
- doğru şeyi yapan belki kısa vadede değil ama uzun vadede mutlaka kazanır; sabırlı olmak lazımdır. ilkeli insanlar birbirlerini gördükçe kolayca tanır ve güvenir. s. 93.
- insanın, sevdiği mesleği doğru bir şekilde, kişisel, mesleki ve etik kurallarına uygun olarak yapması önemlidir. s. 94. para önemlidir ama haysiyet sahibi olmak daha önemlidir. meslek sınırlarını çiğneyen, para için etik kaygıları bir kenara koyan insanlara prim vermemek lazım.
- önemli olan katılmaktır; edilgen değil, etken olmaktır. s. 95. mücadeleyi kenardan izlemek yerine içerisine olmak gerekir. amatörce bile olsa fark etmez; yapmak, seyretmekten iyi ve güzeldir. huzurlu insan, ilgi alanları geniş olan insandır. önemli olan olaylara metodlu araştırma ile yeni yönlerden bakabilmektir.
- ülkemiz çoğu zaman emek vermeden, uzmanlaşmadan, kök salmadan, dönemsel olarak zenginleşenlerin ülkesi. s. 97. ülke insanı malesef, statü sahibi olmaya fazlası ile önem verip asıl değerli ve güzel olan şeyleri ıskalıyor.
- liyakat ilkesi rafa kaldırılırsa hiçbir kurum, devlet ayakta kalamaz. s. 100. başarı için doğru zamanda doğru yerde olmak da çok önemlidir. istediğimiz kadar akıllı ve yetenekli olalım; belirli zamanlarda belirli yerlerde bulunmak şart. yetenek kavramını çok yüceltmemek gerekir; toplumda artık her konuda yetenekli insan sayısı çok; ancak bir kısmı bir yerlere gelebiliyor. ayrıca adanmışlık da çok önemli. insanın başarılı olması için sevdiği bir konuya kendini adaması ve bu alanda çok sıkı çalışması gerekir. malesef bizim kültürümüzde bu pek azdır. yine de bu durumun mutsuzluk, yalnızlık ve sosyal yaşamda başarısızlık doğurma potansiyelinin yüksek olduğunu da unutmayalım. s. 105.
- bir organizasyonun başarılı olması için farklı köken ve cinsiyetten gelen çalışanlara açık olması lazım. (diversity önemli s. 103)
- kitap okurken, film izlerken bize bir şey çağrıştırdığında, elimizdekini bırakıp bunun üzerine hayal kurmaya başlamak çok keyifli ve faydalıdır. insan siyah ya da beyaz değil, bulunduğu ortam ve koşullara uygun olarak seçimler yapan gri renktedir. andre gide. s. 106.
- alanında uzman bir kişi ile iyi konuşmanın sırrı, ona, alanı hakkında değil, hayata ilişkin diğer konular hakkında sorular sormaktır. s. 106.
- huzurla dolu bir hayat yolculuğu için insanın kendisine sorular sorarak kendisini tanıması çok önemlidir. kendinizi huzurlu hissettiğiniz yerler, zamanlar ve insanlar, ait olduğunuz yaşamın kapısını aralar. s. 110. toplum bizden sürekli beklentiler içerisindedir; sürekli olarak bu beklentilere cevap verme kaygısı ile yaşarsanız ve bu beklentiler de sizi mutlu etmiyorsa mutsuz bir yaşam sürersiniz. temel tercihlerinizde neyi neden yaptığınızı aklınızdan çıkarmayın. her insan zevkleriyle ve seçimleriyle özneldir.
- başka ve yeni insanlarla tanışmak, konuşmak insana değer katar.
- her alanda her şeyi yapmaya çalışmak yerine, insanın kendisini mutlu hissettiği alanlarda seçtiği hobilerinde derinleşmesi, bunlara vakit ayırması onun yaşamına keyif katar. nicelik yerine nitelik daha iyidir. s. 114. bunun için, hayatı yarış atı gibi koştur koştur yaşamak doğru değildir; keyfini alarak, onu uygun vakit ayırarak yaşamak gerekir.
- başkalarını yargılamayın, onları anlamaya çalışın. s. 115.
- Vedat Milor: "gençken, yakınlarım hep öldü. nerede olursam olayım, yeter ki yanımdaki insanları ben seçeyim. dedim." s. 116. bu nedenle önemli olan insanın çevresinde değer verdiği diğer insanlardır; mekanlar ya da şeyler değil.
- her şeyi kendi ideallerinize göre düzenlemekten vazgeçtikçe, daha az yıprandığınızı hissedeceksiniz. s. 117. kendini tanımak, kapasiteni bilmek demektir. hayata karşı nerede, ne zaman, kiminle, ne kadar sorumluluk alabileceğinin farkına varmak demektir. bu bilginin deneyime dönüşmesi de ancak zamanla olur.
- başkalarının potansiyellerini ortaya çıkarmak da insana büyük tatmin hissi verir. usta - çırak ilişkisi örneğin böyledir. s. 117. iyi bir usta, çırağının potansiyelini görür ve onu ortaya çıkarmak için elinden geleni yapar. usta için en iyi hediye, çırağının kendisini geçmesidir. diğer yandan, katkıda bulunan unutsa bile, kendisine katkıda bulunulan bunu hiç unutmaz.
- hayattaki yanılgılarımızdan bir tanesi de, her zaman ikinci bir şansımız olacağını düşünmektir. s. 118. bu, sadece filmlerde olur. dolayısıyla, doğru olan, şansa ihtiyaç duymayacak şekilde yaşamaktır.
- insanı, mutlu kılan rutinlerinin olması ve düzenli şekilde bunları takip etmesi önemlidir. s. 120. bu anlamda insanın günlük, haftalık programlarla ilerlemesi de önemlidir. planlılık, insana sistematik bir şekilde çalışma ve hayatını sürdürme olanağı sağlar. lüksten çok düzenli olmak önemlidir. türkiye'de ise plan yapmak ve planlı yaşamak çok zordur. çünkü dış faktörler sürekli olarak insanlara etki eder.
- mutluluk konusunda takıntılı olmak yerine, kendini iyi hissetmeye çalışmak, bunun için gerekli eylemleri ertelemeden hayata geçirmek, ânı yaşamak daha önemlidir. s. 132.
- genellikle çok arkadaşı olan, sosyal olan kişilerin bir kişiye uzun süreyle aşık kalması pek rastlanan bir durum değildir. s. 134.
- insanlar, çevrelerindeki insanları kıskanır; ancak yakın çevrelerindeki insanların ayrıca başlarına gelen kötü şeyleri de gördükçe bunlar birbirini dengeler; sosyal medyada herkes sürekli iyi yanlarını gösterdiği için, bu insanlar ile kendilerini kıyaslayan insanlar, eğer bunu düzgün bir şekilde değerlendiremezse o zaman kendisini bu sahte mükemmel hayatlar ile kıyaslayıp kötü ve yetersiz hissetmeye başlar; bundan kaçınmak gerekir. s. 138 - 139, 141. buna "kendini göreli yoksun hissetme teorisi - relative deprivation theory" deniliyor. ör. insan kendisi yükselişte olsa bile yakın çevresi kendisinden hızlı yükseliyorsa, bundan dolayı üzüntü duyup mutsuz olabiliyor. bunun için, insanın kendisi başkaları ile gereksiz şekilde kıyaslamayı bırakıp elindekilerinin değerini bilmesi gerekiyor.
- sosyal olguları incelerken tek bir filtre ya da boyut yerine, bir çok farklı açıdan bakmayı becerebilmeliyiz. bir olaya ne kadar derinlemesine bakarsak, o kadar farklı boyutlarını görebiliriz. s.140
- sosyal medyanın bir olumsuz yanı, insanların tepkilerini kısa ve etkisiz yoldan göstermelerine neden olarak toplumsal değişmenin asıl dinamiği olan tabandan gelen hareketle sivil toplum kuruluşlarının kurulmasına engel olması. s. 145. özellikle sosyal medyada erken ve ölçüsüz tepki verme tuzağına düşmemek; bunun için gerekirse sosyal medyada geçirilen vakti de önemli ölçüde azaltmak gerekir. s. 146 yine de sosyal medyanın, özellikle otoriter iktidarların hüküm sürdüğü toplumlarda, gizlenmek isteneni açığa çıkarması, sansürü aşması konusundaki olumlu görevini de belirtmek gerekir. s. 148
- hayatın özü insanlarla, durumlarla, nesnelerle ilişki kurmak ve anı oluşturmaktır. s. 150
- salgının bize gösterdiği en temel hususlardan bir tanesi, insanın sosyal bir varlık olduğu ve başkaları ile temasının kesilerek yaşamasının neredeyse mümkün olmadığı. s. 154. iş dünyası bakımından ise pandemi uzaktan çalışmanın mümkün, ofislerin büyük çoğunlukla gerekli olmadığını ortaya koydu.
- doğru ilişki, insanı, karşısındakine iyi ve kötü yanları, güçlü ve kuvvetli yönleriyle gösterebilmesine olanak veren ilişkidir. s. 158. bizim toplumumuz, erkeklerin biraz daha zayıf yönlerini gösterebilmelerine olanak tanıyor; batı kültürü bu yönden çok daha katıdır.
- genel olarak dinlemeyi bilmiyoruz; iletişimden anladığımız, tek taraflı olarak kendi düşüncelerimizi karşı tarafa söyleyip bunu kabul ettirebilmek; reddedildiğimizde ise bunu büyük bir öfke ile karşılıyoruz, bu durumda, kabul edilmek için karşı taraf üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyoruz, bu da bizim yalnız kalmamıza neden oluyor, bu nedenle karşı tarafın bizi zenginleştirme fırsatını da tepmiş oluyoruz. s. 161.
- toplumsal olarak, ilişkide daha otoriter olanın sözü geçiyor; akılcı bir tartışma ile doğruları bulmak yerine güçlü olanın dediğinin olduğu bir sonuç ortaya çıkıyor; bu da genellikle bizi hatalı sonuçlara yöneltiyor. s. 162. vehbi koç: “başarımdaki en büyük katkı başkalarıdır. yöneticilerim çok yönlü ve değerli insanlardır. onları çağırırım, uzun uzun anlatırlar, ben de dinlerim. sorular sorarım. değerlendirme yapıp kararlarımı da öyle alırım.” farklılıklar yerine ortak noktaları vurgulamak daha iyidir.
- kamplaşmış bir dünyada yaşıyoruz; bu halde, insanlar, başkalarının düşüncelerini kendi düşüncelerine düşman ya da destekleyici olarak görür; bu nedenle, bu kişilerle konuşurken, onlara hücum etmek yerine, onları dinleyip hangi konularda ne düşünüyorlar, hissediyorlar, anlamaya çalışmakta fayda vardır. s. 164.
- türk kültürü genellikle komut alıp vermeye dayalıdır; bunun nedeni geçmişten bu yana kendisinin asker ya da köylü sınıfını oluşturmasıdır; bu nedenle karşılıklı, eşit düzeyde iletişim ve müzakere yeterince gelişememiştir. bu nedenle ikna etmek yerine, karşı tarafa bağırmak tercih edilir. s. 166. bu tip tek taraflı otoriteye dayalı komutlar sistemlerin çalışmasına engel olur. iletişimin kesilmesi sonunda krizlere neden olur; ne olursa olsun iletişimi sürekli ve sağlıklı tutmak gerekir.
- sosyal medyanın ve günümüzün olumsuz bir yanı da rol modellerin artık ulaşılamaz kişiler olması; bu kişilerle kendilerini karşılaştıran diğer insanlar ile onlardan olumsuz etkilenip kendilerini gerçekleştirmeyi bırakır oluyor. s. 171.
- araştırmalar göstermiştir ki hastalıklar ve zeka düzeyi genetiktir ancak davranış biçimi, tutum, özgüven, hayatta mutlu olma becerisi, iletişim kurma biçimi çevreden öğrenilir.s. 174. özellikle sağlıklı çocuk yetiştirmede en önemli olan şey ise çocuğun sevgi ile yeştirilmesidir.
- günümüzde yaşanan önemli sorunlardan bir tanesi de insanların gitgide yalnızlaşması; sorunlarını paylaşacak dostları, yakınları kalmaması; bu nedenle gerçek arkadaşlıklar günden güne daha değerli hale gelen bir kavram; insanın kendisine sağlam arkadaşlar bulup onları kaybetmemeye gayret etmesi gerekiyor. s. 176. arkadaşlık, arkadaşını değiştirmeye çalışmak demek değil, onu olduğu gibi kabul etmektir.
- amacımız ve yaşadığımız hayat arasındaki denge ve tutarlılık çevremizle aramızdaki uyumun da köklerini oluşturur. s. 177.
- yalnızlık bir seçkinlik belirtisidir ve emek ister. ancak, yalnızlığı kazanabilmek, bir ölçüde ekonomik bağımsızlık ister. s. 179. genellikle yalnız kalmaktan hoşlanan kişiler, özgüvenleri daha yüksek, ayakta kalmak için başkalarına pek ihtiyaç duymayan kişilerdir; halbuki, özgüveni daha düşük kişiler, genellikle, ayakta kalabilmek için kendilerine benzeyen başkalarına ihtiyaç duyar ve bu nedenle yalnız kalmayı pek sevmez, tercih etmez. s. 181. ancak yalnızlığı sırasında kendisini geliştiren insan, sosyalleştiği zaman da bunu daha nitelikli yapar.
- cep telefonu kullanmamak mümkün olmasa da bunu sınırlı tutmak, sosyal medyayı az kullanmak, mümkün mertebe çocukları entellektüel bir seviyeye ulaşmadan sosyal medya ile tanıştırmamak gerekir. s. 184.
- yanlış bilinç: insanın yaşamı, gerçeklik üzerinden değil, sistemin kendisine dayattığı imajlar üzerinden algılama refleksidir. bir süre sonra insan, hayatı üzerindeki kontrolünü kaybeder; bundan çıkmanın tek yolu, insanın, gerçekliğini algılaması ve hayattan ne istediğinin bireysel olarak farkına varması ve buna uygun olarak hareket etmesidir. s. 185.
- türkiye’de asalak sınıf - tufeylilik malesef çok yaygındır ve büyük bir kesimi oluşturur. bu kesim çalışmadan kazanmayı kendisine hedef koyan, sürekli rant peşinde koşan, başkasının emeğine utanmadan konan, başkasının fikirlerini taklit eden, çalan kesimdir. s. 194. türkiye’nin bu tür insanlar ve anlayıştan süratle kendisini kurtarması gerekir. bu tür insanlar aile içinden devlet yapısına her yerde bulunur. türkiye’de devletin olması gerektiği şekilde gelişememiş olması bu tür bir anlayışa yol açan nedenler arasında. batıda, özellikle protestan anlayışında insanın vaktini boş geçirmesi hoş karşılanmaz ve sürekli olarak bir üretim sürecinde, fark yaratan bir anlayışta olması beklenir. insanlar sürekli olarak kendilerini geliştirmeye çalışır; bizde ise malesef durum böyle değildir. s. 201.
- entelektüel, hem kendisinin hem başkalarının ön yargılarını ortaya çıkartıp sorgulayan kişidir. neden sorusunu sormak; anlamaya çalışmak, tartışılmayan varsayımları ortaya çıkarmak entelektüellerin ortak özelliğidir. s. 203.
- önümüzdeki dönem dünyada abd ile çin arasında yeni bir soğuk savaş dönemi başlayacak; ülkeler daha çok içine kapanıp korumacılık duvarlarını yükseltecek; dünya refahında genel anlamda artışlar yaşanmayacak; türkiye’nin de artık kendi kaynaklarını tespit edip sırtını sadece nato’ya dayamaktan vazgeçerek tüm kaynaklarını seferber etmesi, liyakatli insanları gerekli noktalara getirmesi gerekiyor. s. 207. türkiye’de son yıllarda kamu kurumalarında liyakatli çalışanların sayısı çok düştü. önemli olan insan sermayesini ve kültürel sermayeyi artırmak. ülkeden sürekli dışarıya verdiğimiz beyin göçünün önüne geçmek; giden nitelikli insani sermayeyi geri getirmek lazım. sivil toplum zayıfladı, örselendi; sivil toplum kuruluşlarının gelişmesini teşvik edecek önlemler alınması lazım. merkezileşme arttı, sonucu olarak da otoriterleşme arttı; gücün, çeşitli danışma mekanizmaları ile birlikte bölüşülmesi lazım. devletin imarı için toplumun imarı gerekir. bunun için de iletişim mekanizmalarının sağlıklı şekilde çalıştırılması gerekir.
- bir ülkede şarap kültürü gelişmeden o ülkenin mutfak kültürü evrensellik kazanamaz; başka ülkelerde gerektiği önemi görmez; çünkü şarap işin içerisine girince masada daha uzun oturulur; o zaman yemekler daha özenerek, kaliteli malzeme ile daha kaliteli yapılır. s. 210.
- türkiye ulus devlet sürecini tamamlayamamıştır; bu nedenle modernleşmesi eksik kalmıştır. s. 211 bu nedenle normlara uyma kültürü gelişmemiş; başta devlet kendi koyduğu kurallara uymadığı için ceberrut olmuş, toplumda da kurallara uyma kültürü gelişmediği için ortaya kaotik bir düzen çıkmıştır. doğu toplumlarında bu nedenlerle demokrasi pek işlemez; buna karşılık olarak iktidarı eleştirmeye dönük siyasi mizah gelişmiştir. mizah, bu tip toplumlarda bir emniyet subabıdır. siyasi iktidarın mizaha izin vermemesi toplumsal öfkeyi artırır.
- türk insanı batı insanına karşı, yabancılar ile daha rahat konuşur, anlaşır, insan ilişkileri daha sıcaktır daha insancıldır; sınıfsal farklılıklar daha azdır; insanlar, farklı sınıftan insanlara daha sıcak ve içten yaklaşır; toplumsal dayanışma fazladır ve gelişmiştir; insan, kendi istemediği müddetçe kolaylıkla yalnızlığa itilmez; birlikte sevinip birlikte üzülme kültürü gelişmiştir; koşulsuz ve menfaate dayalı olmayan dostluklar daha yaygındır; batı’da bu durum böyle değildir ama empati duygusu daha az gelişmiştir; kendisini, onun yerine koyup düşünemez; sabırsızdır; farklılıklara pek hoşgörü ile yaklaşmaz. s. 216. ayrıca, kendisine sorulmadan, başkalarının hayatına karışmayı, onlara nasihat vermeyi, “unsolicited advice” çok sever. s. 217. insanımız, sorumluluk alma noktasında çok zayıf; kusurunu kabul etmiyor, başkasını suçlamayı çok seviyor; bir anlamda kurban olmaktan, mağdur olmaktan çok hoşlanıyor; bu aslında bize zarar veriyor. hoşumuza gitmeyen durumlarda, kusurlarımızı ört bas etmeyi, halı altına süpürmeyi çok seviyoruz; yanlışlarımızı, günahlarımızı kimse duymasın, bilmesin istiyoruz. bunun sonucu olarak yüzleşmiyoruz, sorumluluk almıyoruz, tamire girişmiyoruz. böyle olunca durum daha da kötüye gidiyor, meseleler çözülmüyor, kangren haline geliyor.
- batı toplumları, sorunları ile sanat vasıtası ile yüzleşir; yetmez, ortaya çıkan sorunlar üzerine bilimsel araştırmalar ile giderler; deşerler, nedenlerini tespit edip düzeltmeye çalışırlar; bizde bu yoktur; onun yerine sürekli bir inkar mekanizması vardır. s. 218. böyle yaparak kendimizi aldatırız, bunu da çok severiz. malesef, toplum olarak çocuklarımızı da hep bu şekilde yetiştiririz. bunun değişmesi gerek. ayrıca, kültür olarak müzakereye, karşılıklı fikir tartışmasına genel olarak açık değiliz; bunun yerine tek taraflı komut verme üzerinden ilerliyor karar verme süreçleri. komut alıp verme kültürü çok zararlıdır; çünkü analitik düşünme süreçlerini ve gelişmeyi engeller.
- insanların son derece bireysel yaşadığı abd gibi ülkeler ya da yelpazenin diğer yanındaki kapalı toplumlar büyük yalanlara karşı daha açık; daha savunmasız ve bu toplumlar bu tür büyük yalanlara daha kolay inanıyor. s. 220. modern toplumlarda insanın bireyselleşme sürecinde toplumdan kopamaması da kötüdür, hepten kopup bir başına kalması da; bunun makul bir dengesini bulmak gerekir.
- türkler yurduna, kültürüne çok bağlı insanlardır. gurbete gittiğinde bile devamlı yurduna dönmek ister; aklı ve kalbi hep ülkesinde kalır. s. 222.
- türkiye’de ayrıca fikr mülkiyet haklarına gereken önem ve değer de verilmemektedir. sermayesi aklı olan sınıf, topluma değer katan toplumu geliştiren sınıftır; bu sınıf ise ancak el üstünde tutulduğu toplumlarda kalır, gelişir. s. 222
- tüm faşist ülkeler bir noktada aynı şekilde davranır; önce toplumu korkutacak büyük bir problem yaratır; ardından o problemi çözecek mekanizmanın kendisinde olduğunu söyleyip bunu kullanarak toplumu baskı altına alır. s. 226.
- gastronomi, yemek yoluyla mutlu olma sanatıdır. s. 229. özellikle insanları bir araya getirmek, dostane ilişkiler kurmak için de herkesi bir sofra etrafında buluşturmak son derece yararlıdır. gastronomide genel olarak üç yaklaşım tarzı vardır; bunlar, geleneksel ve tutucu yaklaşım, eğlence ve sürpriz anlayışı, son olarak da yaratıcılık anlayışıdır. s. 231.
Vedat Milor’un hayatını etkileyen on kitap
burada kitapların sadece listesi verilmekte olup, kitapta Milor, her bir kitabın neden önemli olduğunu, kendisini nasıl etkilediğini yarım sayfa paragraflar ile anlatıyor; mutlaka kitaptan okumakta fayda var.
ilyada / odysseia - homeros suç ve ceza - fyodor dostoyevski tutunamayanlar - oğuz atay leopar - giuseppe tomasi di lampedusa kötülük çiçekleri - charles baudelaire saatleri ayarlama enstitüsu - ahmet hamdi tanpınar adultery and other diversions - tim parks tutkular ve çıkarlar (kapitalizm zaferini ilan etmeden önce nasıl savunuluyordu?) - albert o. hirschman salem possessed (the social origins of witchcraft) - paul boyer & stephen nissenbaum dünün dünyası - stefan zweig
Vedat Milor’un hayatını etkileyen on film
burada filmlerin sadece listesi verilmekte olup, kitapta Milor, her bir filmen neden önemli olduğunu, kendisini nasıl etkilediğini yarım sayfa paragraflar ile anlatıyor; mutlaka kitaptan okumakta fayda var.
rastgele balthazar (au hasard balthazar) - robert bresson oyunun kuralı (la regle du jeu) - jean renoir serseri aşıklar (a bout de souffle) - jean-luc godard jules ve jim (jules et jim) - françois truffaut tokyo hikayesi (tokyo monogatari) - yasujiro ozu şahane ambersonlar (the magnificent ambersons) - orson welles yaban çilekleri (smultronstallet) - ıngmar bergman vertigo - alfred hitchcock özgürlük hayaleti (la fantome de la liberte) - luis bunuel yaşamak (ikiru) - akira kurosawa
burada biter.
Kütüphane - Nitelikli Diğer Yazı ve Kitaplar İçin