Profesyonel bir patika koşucusu olan Sally Mcrae’in katıldığı 200 millik bir yarışın belgesel öyküsü. Tahmin edebileceğiniz şekilde gerek kendisi gerek ekip üyelerinin anlatımlarıyla güzel bir yarış belgeseli izliyoruz. Çekimler, müzikler, metin yazarlığı ve kurgu gayet başarılı ve sıkılmadan izletiyor kendisini, kısa da bir yapım, açın izleyin.
Jared Leto’nun baş rolünü oynadığı bu film, Amerikalı, genç yaşta, şöhretinin doruğunda ölen, meşhur orta mesafe koşucu Steve Prefontaine’nin yaşamına bir bakış atan keyifli bir seyirlik. Üniversiteye kayıt sürecinden kız arkadaşlarıyla olan ilişkileri, arabalara karşı tutkusu, ki sonunu getirecekir, koçuyla olan bağı, bol bol yarışma görüntüleri, 72 Münih Olimpiyatları’nda yaşananlar, zamanın amatör sporcularının çektiği çileler vb. Çok da uzun olmayan film, kendisini keyifle izletiyor; öyle on numara beş yıldız değil ama bu önemli sporcunun yaşamını merak ediyorsanız sizi tatmin edecektir.
Ailesi ile birlikte bir dağ yerleşiminde yaşayan Tarahumara yerlisi bir kızın, babasını takip ederek ultra maraton koşmaya başlayıp, ödüller alması, bunu yaparken de koşulara yerel giysileri ve sandaletleri ile katılmasını anlatan kısa ama etkileyici bir yapım; etkileyici bir belgesel, keşke daha uzun olsaydı diyorsunuz, izleyin diyorum.
Kevin Costner’ın baş rolünü oynadığı bu film gerçek bir hikayeye dayanıyor ve ailecek seyretmesi de gayet keyifli. Aslen bir Amerikan Futbol koçu olan kahramanımız, bu görevinin ardından, Latin asıllı yoksul öğrencilerin yaşadığı ve öğrenim gördüğü bir lisede görev yapmaya başlar ve burada bir cross country koşu takımı kurup kendi koşucuları dahil herkesin kendisinden şüphe ettiği bir durumda takımını başarıya ulaştırır. Keyifli bir seyirlik, izleyin, tavsiye ediyorum.
Hindistan’da, koşmayı tutku haline getirmiş genç, yaşlı sekiz kadının hikayesinin anlatıldığı çok güzel bir belgesel; oldukça etkileyici; mutlaka izleyin diyorum, zaman zaman göz yaşartıyor.
Eliud Kipchoge’nin, 2019 ekim'de, iki saatlik maraton bariyerini kırması ve kendisi üzerine çok güzel bir belgesel. En güzel koşu yapımlarından bir tanesi olabilir; hayranlık uyandırıcı ve ilham verici bir hikaye. Mutlaka izleyin.
New York'ta yaşayan 28 yaşındaki Britanny'nin özel ve iş yaşamı bir karmaşa içindedir ve kilosu alır başını gider; kendini değiştirmek için koşmaya başlar ve maratona hazırlanmaya başlar, olaylar gelişir. Feel good denilen türden keyifli bir seyirlik, çok derinlik beklemeyin ama sevgilinizle bir akşam keyifle izleyebilirsiniz.
Eski maraton ve halen yarı maraton dünya rekortmeni, çok başarılı genç Kenyalı koşucu Geoffrey Kipsang Kamworor’un hayat hikayesi ve ilk çıkışını yaptığı Berlin Maratonu'na hazırlık sürecini izliyoruz; gerek çekimleri gerek kendisinin, arkadaşlarının, koçunun ağzından hayat ve başarı hikayesi için çok beğendiğim bir film oldu; mutlaka vakit ayırıp izleyin derim, bir şampiyon nasıl yetişiyor birinci elden görüyorsunuz, hiç bir şey şans değil.
Luke Tyburski isimli sporcunun, 12 günde, Fas'tan Monako'ya olan 2.000 km yolculuğunun hikayesi, elbette bu yolculuk triatlon şeklinde yüzmek, bisiklete binmek ve koşmak şeklinde gerçekleşiyor. Hikayeyi hem kendisinin hem de ekibinin gözünden izliyoruz; hoş bir seyirlik. Bu yarış sırasında, sporcunun ne kadar zorlandığını ve sonunda güç bela başarıya ulaştığını izliyoruz ancak en sonda cevaplanan "neden" sorusunun cevabı bence eksik kalmış; izlemeseniz de olur diyorum.
İngiltere'de, partneri ile birlikte uzun yıllardır hem koşan hem de büyükçe bir hayvan barınağı işleten Fiona Oakes isimli kadının, dünyanın en zor ultra maratonlarından bir tanesi olan the Marathon Des Sables’e katılıp rekor denemesi üzerine bir yapım. gerek hikayesi gerek ana karakter gerekse hikayesi ile çok iyi bir yapım, oturun izleyin.
ABD'li uzun mesafe antrenörü Bob Larsen’in hayatı ve başarılarını, kendisi, oğlu ve yetiştirdiği atletler üzerinden güzel bir belgesel; atletizm ile uğraşanlar için oldukça faydalı; güzel teknik bilgiler içeriyor.
Efsanevi Amerikalı atlet Jesse Owens’ın hayatını ve 1936 Olimpiyat Oyunları'ndaki mücadelesini anlatan çok güzel bir film; ailecek izlenebilecek nitelikte; alın sevgilinizi izleyin, bir parça uzun yalnız, dikkat.
Avery Collins isimli ultra maratoncunun, Ouray 100 isimli, yakın zaman önce düzenlenmeye başlayan bir ultra maratonu koşmasını ve kazanmasını konu alıyor; filmi çeken zaten kendi ekibi olduğu için, arada bir rakibine de yer verilse de oldukça ben merkezci bir yapım olmuş, Collins egolarından kurtulamamış bir kimse görüntüsü veriyor; çekimlerse fena değil, bu nedenle boş zamanınız varsa izleyin ancak izlemezseniz de pek bir şey kaybetmezsiniz.
Belki sadece koşu üzerine üzerine sayılmaz ancak izlenmesi gereken bir yapım diye düşünüyorum; bir bilim adamı, koşu, bisiklet, kürek, cirit atma ve yüzme dallarında, günümüz top sporcuları ile eski şampiyonların performanslarını, eskilerin kullandığı ekipmanı bugünkülere kullandırarak karşılaştırıyor; fikir ve uygulanması çok güzel, vakit ayırıp izleyin derim.
2 ve 5 yaşında iki çocuk annesi olan Ashley Lindsey'in, Kaliforniya'daki Sierra Nevada dağlarında geçen Western States 100 mil dayanıklılık koşusunu ilk kez katılarak bitirme çabasını anlatan bir belgesel; çekimler, müzik kurgu ve diğer yarışmacılar ile röportajlar güzel; boş zamanda izlenebilir.
Ultra maratoncu Nikki Kimball'ın 273 mil uzunluğundaki long trail'deki erkekler rekorunu kırma denemesini anlatan çok güzel bir belgesel; bir önceki belgeseldeki gibi insanoğlunun kendini aşma çabasını, bu aşamada içinden geçtiği fiziksel ve ruhsal değişimleri çok güzel ortaya koyuyor; türün meraklıları için izlenmesi gereken bir yapım.
Ultra Maratoncu Karl Meltzer’in, Appalachian Trail rekorunu kırmaya çalışmasını anlatan bir belgesel. 3,523 km uzunluğundaki parkuru 46 gün, 8 saat, 6 dakikanın altında koşması gerekiyor ve bunun için üçüncü ve sonuncu denemesi. Bu işin ne kadar zor olduğunu göstermesi bakımından çok iyi bir belgesel, bu konu ile ilgileniyorsanız tavsiye ediyorum.
Obezken kilo vermek için bir araya gelen ve sonucunu 200 millik bir bayrak yarışını koşarak kutlamaya karar veren 12 kişilik bir takımın belgeseli; oyuncular gerçek; koşmayı kilo vermek amacıyla yapıyorsanız izlemesi ilham verici olabilir; yine de çok bir şey beklemeyin.
Kahramanımız yine bir erkek lise öğrencisi, burs almak için çok çalışmak zorunda, bu arada kendisine yine inzivaya çekilmiş yaşlı ve aksi bir koç buluyor ve olaylar gelişiyor. vasat diyorum, izlemeseniz de olur, sonu da dandik bitiyor.
Bu film de gerçek bir hikayeden uyarlanmış olan çok samimi bir İspanyol filmi. Ailenin babası olan orta yaşlı reklamcıya MS teşhisi konur; kendisini mecburi dinlenmeye çeken kahramanımız, kendileri ile birlikte yaşamaya başlayan, sürekli kavga ettiği aksi kayınpederinin eski bir şampiyon bisikletçi olduğunu öğrenir, bu arada hayata tutunmak için Ironman’e katılmaya karar verir; kayınpederi kendisini çalıştırmaya başlar, bu arada aralarındaki ilişkiler düzelmeye başlar ancak MS hastalığı da sürekli ilerlemektedir. Filmin tamamı ve özellikle son bölümü çok etkileyici; yine son on dakikada hüngür hüngür ağlıyor insan; mutlaka izleyin; Netflix üzerinde mevcut
Gerçek bir hikayeden uyarlanmış çok sıcak bir Güney Kore filmi; mali durumu iyi olmayan yalnız bir anne ile 20 li yaşlardaki otistik oğlu arasındaki ilişki ve otistik çocuğun kendisini koşarak bulma hikayesini anlatıyor. Anne, elindeki parayı harcayıp, oğlu için ayyaş bir eski koşucu bulur; ayyaş antrenör, baştan sona sorumsuz bir portre çizse de son kertede doğruyu yapar; kahramanımız ise maratona hazırlanmaktadır. çok rahat keyifle izlenir diyorum, son beş dakikada göz yaşlarınızı tutamayacaksınız. Netflix üzerinde de mevcut: https://www.netflix.com/title/70205147
Lise öğrencisi gencimizin kız arkadaşı trafik kazasında ölür, o da kendini içe kapatır ve hayata küser, ancak fark eder ki ne zaman koşsa, kız arkadaşını görür; bunun üzerine koçu ile birlikte tekrar koşarak hayata bağlanır. Romantik bir dram; sevgiliniz ile izleyin, koşu temalı ancak öyle aman aman değil, izlemeseniz de olur.
Jamaika'lı büyük atlet Usain Bolt'un yaşamı ve özellikle son dönem başarıları üzerine, kendisi ile birlikte dolaşan bir belgesel ekibinin çektiği çok güzel bir belgesel; arka planda Jamaika, Bolt'un ailesi koçu ve en yakın arkadaşını anlatırken ön planda Bolt'un şampiyona hazırlıklarını görüyoruz; şurası bir gerçek ki Bolt çok yetenekli ancak elbette bu başarıları için deli gibi de çalışmış; Bolt'u sevenler arasında iseniz izleyin.
Çocukluk arkadaşı kızı doğup büyüdüğü çevreden kurtarmak için koşarak burs almayı hedefleyen fakir ama gururlu Emilio'nun hikayesinin anlatıldığı bu filmi, Oktay Ortabaşı isimli bir Türk yönetmen çekmiş; yönetmen bizden sanıyorum ama Twitter dahil hiç bir yerde Türk olduğuna ilişkin tek bir kayıt yok; yine de o isim ve soyadı ile başka milletten olmasına imkan yok; kendisi de California'da yaşıyormuş; dikkat ettiyseniz annesi ile birlikte üvey babasının yanında yaşayıp araç tamir eden Emilio'dan ve filmden hiç bahsetmedim; çok haklısınız çünkü film tırt; ben de filmin son yarım saatinde uyuya kaldım, sonra dönüp fast forward ile bitirdim; başka yapacak işiniz gücünüz yoksa açın bakın; yoksa pas geçin; a good effort but Oktay Ortabaşı'nın daha çok çalışması gerekiyor.
Kaliforniya'da son derece başarılı bir cross country koçu olan Jim Tracy'nin als hastası olması üzerine, çalıştırdığı lise takımının 2010 yılında koçları için şampiyonluğa koşmalarını konu eden bir belgesel; etkileyici ancak belgesel daha koşmaktan ziyade hastalığa ve bu hastalığın insanlar üzerindeki etkisine odaklanmış; sanki koşu meselesi bir yan konu gibi kalmış; bu nedenle izlenebilir ancak etkileyici bir yapım beklemeyin; yine de hikayenin gerçek bir olayı anlatması ve sonu güzel.
Elmhurst, İllinois, Amerika'da bulunan York High School'da uzun yıllardır çok başarılı bir şekilde cross country takımını çalıştıran Joe Newton’un, 25. eyalet şampiyonluğuna giden yılın gerçek öyküsü; ki bu efsanevi adam film çekildiğinde 50 yılı aşkın süredir koşu antrenörlüğü yapıyor; inanılmaz bir hikaye; belgeselin sonunda herkesin koçu nasıl onurlandırdığına ilişkin bir de bölüm var; insanı ağlatıyor; mutlaka izleyin, son derece etkileyici bir yapım. Koçun önünde saygı ile eğilmekten başka yapacağımız bir şey yok.
Bu filmi Netflix Türkiye üzerinde izledim ve Amazon video üzerinde bulamıyorum; izlemek için netflix'e bakın lütfen. Amazon üzerinde de başka içerik sağlayıcılarına link veriyor. Konusu ise Kenya’da halkı silahlardan arındırma projesi kapsamında, silahlarını teslim edenlere bir çift koşu ayakkabısı veriliyor ve o zamana kadar işlemiş oldukları suçlar affediliyor; bu şekilde silahını teslim eden iki koşucu üzerinden arka planda Kenya'nın siyasal ve sosyal durumu hakkında bilgi edinirken, ön planda koşucuların kendilerini gösterme ve geliştirme çabalarını izliyoruz; kahramanlarımızdan bir tanesi daha genç ve yetenekli, kendisini gösterip yurt dışına açılıyor, diğeri ise daha yaşlı ve daha az yetenekli, o da Kenya'da kalıp eğitmen oluyor, yerel siyasete atılıyor; bu arada başta çok yakın olan kahramanlarımızın arasına zaman içerisinde uzaklık, imrenme gibi insanı duygular girmeye başlıyor. beni en çok etkileyen belgesellerin başında geliyor bu yapım; koşmak insanın hayatını değiştirir elbette ama hiç birimizin hayatında bu kadar önemli ve etkileyici ölçüde olduğunu sanmıyorum; bu insanların hayatı koşmaya bağlı; çok iyi koşmak dışında bir gelecekleri yok; etkileyici bir belgesel; mutlaka izleyin.
Bulgar patika koşucusu olan Kiril Nikolov'un, Kom - Emine tepeleri arasındaki ormanlık 600 km uzunluğundaki parkuru beş günlük süre içerisinde kat ederek rekor kırma denemesine ilişkin belgesel. Bol bol Türkçe kelime duymak istiyorsanız izleyin, hayde! Koşucumuz, bu denemesinde oldukça geniş bir takımdan faydalanıyor, baş sponsoru Salomon, bu kadar tecrübeli bir sporcu nasıl olur da daha rahat koşmak için ayakkabısının önünün kesmek zorunda kalır, hayret. çok güzel Bulgaristan manzaraları ve bize benzeyen Bulgar insanı görmek isterseniz çekinmeden izleyin; sonu hariç tüm belgesel çok hoşuma gitti; yine de sonu nedeniyle puan kırıyorum; hayde!
Annesinin ağır hastalığı sırasında kilisenin yatılı okulunda okuyan 14 yaşındaki ralph, annesinin komadan çıkması için bir mucize gerektiğine inanır ve 1954 Boston Maratonu'na katılıp kazanmayı hedefler, bunun için kendisi de eski bir olimpik atlet olan rahip öğretmeni ile çalışmaya başlar. Filmin senaryosu gerçek bir olaya dayanmıyor; kurgusal. Ayrıca, hikaye, büyük ölçüde Hristiyanlık öğelerine dayandığı için bu tür dini içerikli filmlerden rahatsızlık duyuyorsanız sonra bana kızmayın; ancak her halükarda çok güzel anlatılmış bir hikayesi var filmin, sonunda ağlamak garanti, ben öyle yaptım en azından; inanç, sabır çok güzel anlatılmış.
Lazarus Lake isimli, Tenesse'de inzivaya çekilmiş olan bol sigara içen, çok zeki kahramanımız, 1970'lerde gerçekleşen, 54 saat süren ve başarısızlık ile sonuçlanan bir hapishane kaçışını model alarak ormanlar ve dağlar arasında geçen efsanevi bir ultra maraton tasarlamış; her sene ücretsiz olarak 35 katılımcı kabul ediyor; bitirene herhangi bir ödül yok ve son derece zorlayıcı bir patika yarışı bu; çekimler ve anlatım çok başarılı; baş karakter Lazarus efsanevi bir adam; çok güzel bir izlence, mutlaka izleyin. Lazarus'u yeterince övmediğimi fark ettim; kendisine zen ustası diyebilir miyiz, bence diyebiliriz; neden derseniz oturun izleyin derim.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki çöl, kutuplar gibi farklı bir kaç ultra maraton parkurunu bir yıl içerisinde tamamlamaya çalışan 4 - 6 koşucunun hikayelerini anlatan güzel bir belgesel. Kanımca, koşucuları detaylı anlatmış ancak bir kaç farklı ülkede geçen yarış detayları çok fazla değil, yine de oldukça etkileyici bir belgesel.
Hong Kong'ta dört ayak üzerinden gerçekleştirilen 298 km uzunluğundaki bir patika yarışını altmış saatten önce bitirmeye çalışan koşucuları anlatan bir belgesel. Neden bu kadar kısa tutmuşlar anlamadım; karakterleri tanıyana kadar belgesel bitiyor; çok yüzeysel kalmış, yine de yoklukta gideri var; özellikle Hong Kong'lu genç öğretmenin hayata ve öğrencilerine bakışına hayran kaldım; ne şanslı çocuklar onlar.