Kitabın Linki:
Bu kitap, Shortform’da yayınlanmıştır. 25 Temmuz 2023
Ustalık - Özet
Yazan: Robert Greene
Albert Einstein ve Marie Curie gibi figürler en büyük işlerini nasıl yapıyorlar? Ve onların ayak izlerini takip edebilir miyiz? Ustalık'ta, Gücün 48 Yasası ile ünlü Robert Greene, yaratıcı mükemmelliğin en üst düzeyi olan ustalığa ulaşmak için herkesin izleyebileceği açık bir yol olduğunu savunuyor. Ustalığın üç aşamasını açıklıyor ve onu takip etmenin tatmin edici bir yaşam ve büyük bir yaratıcı güç sağladığını savunuyor. Rehberimiz, Ustalığı Greene'in ustalığı nasıl tanımladığını ve onu nasıl sürdüreceğini parçalara ayırarak dört bölümde açıklıyor. Nasıl yeni beceriler geliştireceğinizi öğrenecek, sosyal bilgi birikiminin alanınızda yükselmek için neden önemli olduğunu keşfedecek ve üst düzey yaratıcı işler yapmak için stratejiler edineceksiniz.
Greene'in fikirlerini, The Art of Learning, Peak ve George Leonard's Mastery dahil olmak üzere diğer önde gelen rehberlerin üst düzey beceriye ilişkin bakış açılarıyla genişletip inceleyeceğiz. Ayrıca Greene'in kendisiyle çelişiyor göründüğünü ve herhangi bir yaşta ustalık kazanıp kazanamayacağınızı da inceleyeceğiz.
1 Sayfalık Özet
Ustalık, entelektüel ve yaratıcı mükemmelliğe giden yolu açıklayan bir kendi kendine yardım kılavuzudur. Robert Greene, böyle bir ustalığa üç aşamada nasıl ulaşılacağını açıklıyor ve bunun peşinden gitmenin tatmin edici bir yaşam ve büyük bir yaratıcı güç sağladığını savunuyor.
Greene, güç dinamikleri ve sosyal egemenlik rehberi olan Gücün 48 Yasası ile tanınan çok satan bir yazardır. 2012'de, yaratıcı mükemmelliği açıklamak ve herkesin buna ulaşması için net bir rota çizmek için Ustalık'ı yazdı. Rehberimiz Ustalığı dört bölümde açıklıyor:
- Greene'nin ustalık tanımı - neyi gerektirdiği ve nasıl başarılacağı.
- Temel eğitim - sağlam bir bilgi ve beceri temeli nasıl oluşturulur.
- Yaratıcı bağımsızlık - yaratıcı yönünüzü nasıl bulacağınız ve fikirlerle nasıl deney yapacağınız.
- Ustalık - kendi alanınızda bütüncül, sezgisel bir virtüözlüğe ulaşana kadar çalışmaya ve büyümeye nasıl devam edeceğiniz.
Greene'in fikirlerini The Art of Learning, Peak, George Leonard'ın Mastery ve diğerlerinin bakış açılarıyla karşılaştıracağız. Ayrıca Greene'in nerede kendisiyle çelişiyor göründüğüne ve herhangi bir yaşta ustalık elde etmenin mümkün olup olmadığına da işaret edeceğiz.
Ustalık Yaratıcı Güçtür
Greene önce ustalığın, yaratıcı mükemmelliğin en yüksek seviyesi olduğunu ve bunun disiplininizi veya alanınızı tam olarak kavradığınız anlamına geldiğini açıklar.
Ustalar, çığır açan keşifler yapan, yeni sanat biçimleri icat eden veya alanlarındaki paradigmayı değiştiren uzmanlardır. Örneğin, William Shakespeare, oyun yazımı, şiiri ve yenilikçi nesir ve anlatı kullanımlarıyla İngiliz edebiyatını ustaca şekillendirdi
(Shortform Notu: Ustalık: Başarının ve Uzun Vadeli Yerine Getirmenin Anahtarları'nda George Leonard, ustalığı sürekli bir yolculuk olarak tanımlar ve becerinin sonu veya "mükemmelliği" yoktur - daha ziyade uygulama, ustalığın kendisidir. Bu, ustalığınızın en üst düzeye ulaştığı bir nokta olan bir tür son olduğunu öne süren Greene ile çelişir.)
Greene'e göre ustalığın iki bileşeni vardır: teknik yeterlilik ve sosyal bilgi.
Bileşen #1: Teknik yeterlilik. Greene, alanınızdaki yerleşik becerileri ve bilgileri derinlemesine kavramanın yeni bir çığır açmanızı sağladığını söylüyor. Diğer bir deyişle, teknik yeterlilik, alanınızın sınırlarını keşfetmenize, gelenekleri yıkmanıza ve yeni biçimler, yöntemler ve fikirlerle denemeler yapmanıza olanak tanır. Caz müzisyenlerinin yerleşik müzikle nasıl başladığını ve ardından benzersiz stiller yaratmak için nasıl deneyler yaptığını düşünün.
(Shortform Notu: Josh Waitzkin, The Art of Learning (Öğrenme Sanatı) adlı kitabında bir ustanın sınırları aşan gücünü gözler önüne seriyor. Tai chi sanatında ustalaştıktan sonra, karşılıklı antrenman seanslarını kaydederek ve kendisinin ile partnerinin içgüdüsel olarak gerçekleştirdiği eylemleri inceleyerek yeni teknikler geliştirdi. Waitzkin daha sonra bu hareketleri sistematik hale getirerek repertuarında yeni tekniklere dönüştürdü ve bu tekniklerle dünya şampiyonu oldu).
Bileşen #2: Sosyal know-how. Greene'e göre diğer insanlar kariyerinizi geliştirebilir ya da bozabilir, bu nedenle "gerçek" bir usta insanları nasıl okuyacağını, anlayacağını ve onlardan nasıl yararlanacağını öğrenir. Destekçi kazanmak, çatışmaları yatıştırmak ve alanında zirveye çıkmak için sosyal bilgi birikimini kullanır. Greene, bu beceri seti olmadan konumunuzu ustalığa ulaşacak kadar uzun süre koruyamayacağınızı iddia ediyor.
(Shortform Notu: How to Talk to Anyone kitabında Leil Lowndes, Greene'in sosyal yeteneğin başarı için çok önemli olduğu iddiasını destekliyor. Sosyal olarak başarılı olmak için, herkesle rahatça etkileşim kurmayı öğrenmeyi öneriyor. Bu, yaygın sözsüz sinyallerin (vücut dili ve göz teması gibi) yanı sıra nasıl yakınlık kurulacağını ve gündelik etkileşimlerin nasıl anlamlı sohbetlere dönüştürüleceğini öğrenmeyi de içeriyor).
Sürecin Üç Aşaması
Ustalığa ulaşmak yaşam boyu süren bir büyüme ve keşif sürecidir. Usta, yaşamı boyunca alışkanlıklarına ve varsayımlarına meydan okuyarak ufkunu sürekli genişletir ve her zaman kendisini en canlı hissettiren şeyin peşinden gider.
(Shortform Notu: Ustalık: Başarının ve Uzun Vadeli Tatminin Anahtarları adlı kitabında George Leonard da aynı fikirde ve asıl önemli olanın sürecin kendisi olduğunu vurguluyor. Leonard, ustalığın büyük bir kısmının kaçınılmaz platoları sevmeyi öğrenmekten geldiğini açıklıyor. İlerleme kısa aralıklarla gelir, ancak zamanın çoğunu çok çalışarak geçirirsiniz ve gelişmeye dair çok az kanıt elde edersiniz. Leonard'ın dediği gibi, bu anları kucaklamak ustalığın özüdür - tatmin, geçici, dışsal ödüllerden ziyade, seçtiğiniz zanaatı uygulamanın içsel zevkidir).
Greene, kılavuz boyunca ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz üç aşamayı takip ederek ustalık geliştirebileceğinizi açıklıyor:
- Aşama: Temel eğitim. Alanınızda çalışmaya başladığınızda, işin inceliklerini öğrenmeniz gerekir. Çok çalışmaya kararlı olursanız, yavaş yavaş alanınızın temel becerilerinde ustalaşacak ve sosyal dinamikleri hakkında bir fikir sahibi olacaksınız.
- Aşama: Yaratıcı bağımsızlık. Biraz deneyim kazandıktan sonra, sizi en çok ilgilendiren şeylerin peşinden gitmeye başlayabilirsiniz. Yaratıcı sesinizi kullanacak ve çalışmalarınız için - eleştirel ve destekleyici - dikkat çekeceksiniz.
- Aşama: Ustalık. Disiplininize uzun yıllar adadıktan sonra, sofistike bilgi ve beceriler geliştirdiniz. Kendi standartlarınızı belirleyerek ve onları takip ederek zirveye yükseldiniz ve artık sınırları zorlamanızı ve alanınızın durumunu kapsamlı bir şekilde anlamanızı sağlayan üst düzey yaratıcı güce sahipsiniz.
Greene'in ustalığın üç aşamasına ilişkin açıklaması bir beceri geliştirme modelidir - belirli bir alanda acemilikten ustalığa nasıl geçileceğini açıklar. Bu tür pek çok model vardır; dikkate değer bir örnek, beceri gelişiminin beş aşamasını tanımlayan Dreyfus beceri edinme modelidir: Acemi → İleri düzeyde acemi → Yetkin → Uzman → Usta.
Greene'in aksine, Dreyfus ustalığın sosyal boyutlarını vurgulamaz. Bunun yerine, teknik becerinin nasıl geliştirileceğini ayrıntılı olarak açıklar. Örneğin, Dreyfus'un "acemi" ve "ileri acemi" aşamaları, sosyal bilgi birikimiyle ilgilenmeden basketbol topunun nasıl sürüleceği gibi temel ilkelerin yorucu bir şekilde tekrarlanmasına odaklanır.
Greene'e benzer şekilde Dreyfus da en üst düzeyde uzmanların becerilerini kapsamlı ve sezgisel olarak kavradıklarını savunur. Örneğin, usta bir satranç oyuncusu, her biri farklı bir tepki gerektiren binlerce ince satranç pozisyonu varyasyonunu tanıyabilir. Aynı şekilde, bir dili akıcı bir şekilde konuşanlar, kelime seçiminden ses tonuna ve konuşma hızına kadar her şeyin ifadesindeki küçük farklılıkları ayırt edebilir.
Çağrınızı - İç Sesinizi Bulun
Greene, tarih boyunca ustaların çalışmalarına rehberlik eden içsel bir güçten bahsettiklerini açıklıyor. Adına ne dersek diyelim, hepimizin içinde bu yön duygusu vardır. Müzik ya da matematik, akademi ya da girişimcilik gibi bazı şeylere ilgi duyarken diğerlerine duymamanızın nedeni budur.
(Shortform Notu: Josh Waitzkin, The Art of Learning adlı kitabında bu olguyu, sizi çağıran disiplinle ilgili derin bir doğruluk hissi ya da "rezonans" olarak tanımlıyor. Satrançla ilk karşılaşmasını yazdığı bu kitapta, New York'ta gördüğü sokak kenarındaki satranç tahtalarına karşı içgüdüsel, neredeyse ruhsal bir çekim hissettiğini anlatıyor. Waitzkin, bu doğal eğilimden kişisel stilinizin ortaya çıktığını - beceriye yaklaştığınız doğal, sezgisel yolu - ve bunu onurlandırmanın mükemmelliğe ulaşmak için çok önemli olduğunu açıklıyor).
İçinizdeki yön duygusuna göre hareket ederek yaratıcı potansiyelinizi geliştirecek ve ustalığa doğru ilerleyeceksiniz. Greene'e göre, bu içsel gücü takip ettiğinizde her şey doğal olarak yerine oturacaktır. Şu üç görevi yerine getirerek bu güç ile temasa geçin:
- Görev 1: Çocukluğunuz üzerine düşünün. Greene'e göre, içimizdeki sesi en güçlü şekilde çocuklukta hissederiz, ancak genellikle sonradan, yaşımız ilerledikçe, onunla bağlantımızı kaybederiz. Çocukken yapmayı sevdiğiniz şeyleri düşünün ve kişilik tuhaflıklarınız, temel karakter özellikleriniz veya sıra dışı hobileriniz gibi size özgü olan şeyleri göz önünde bulundurun. Bu, iç sesinizi yeniden uyandırmaya başlayacaktır.
- Görev 2: İş ve yaşam arasındaki çizgiyi bulanıklaştırın. Hangi işe yönelirseniz yönelin, onu kim olduğunuzun ayrılmaz bir parçası olarak görmeyi seçin. Greene, geçmişte insanların iş ve yaşamı tek bir meslek olarak gördüklerini açıklıyor: hem pratik hem de ruhsal olarak tatmin edici bir zanaat veya disiplin şeklinde. Örneğin, bir demirci zanaatıyla geçimini sağlarken aynı zamanda yaptığı işten bir anlam çıkarırdı.
- Görev 3: Doğrusal olmayan bir yolu benimseyin. Greene, ustalığa giden yolun uzun ve dolambaçlı olduğunu söylüyor. En başından itibaren mükemmel yolu bulamayacaksınız, ancak sebat eder ve içinizdeki yön duygusunu takip ederseniz, doğru fırsatlar karşınıza çıkacaktır.
Greene, ustalık yolculuğuna her yaşta başlanabileceğini savunurken, verdiği bazı örneklerle kendisiyle de çelişir. Örneğin, Mozart müzik eğitimine 4 yaşında başlamıştır ve bu kadar erken bir başlangıç yapmasaydı, ulaştığı zirvelere ulaşamayabilirdi. Ayrıca Greene, en istisnai ustaların erken çocukluk dönemlerinden itibaren yoğun bir çağrı hissettiklerini belirtiyor ki bu da onun her zaman bir çağrı bulabileceğiniz ve yine de usta olabileceğiniz iddiasıyla çelişiyor.
Ancak bu, ilerleyen yaşlarda ustalığın peşinden gidemeyeceğiniz anlamına gelmez; sadece, alana bağlı olarak, dünya çapında olma şansınızın düşük olduğu anlamına gelir. George Leonard'ın The Keys to Success and Long - Term Fulfillment (Ustalık: Başarının ve Uzun Vadeli Tatminin Anahtarları) adlı kitabında belirttiği gibi, tatmin şöhretten, takdirden ya da ödüllerden değil, tutarlı ve gayretli şekilde uygulama yapmak anlamına gelen çalışma sevgisinden gelir. Peter Korn, Why We Make Things and Why It Matters adlı kitabında bunu desteklemektedir: Ömrü boyunca marangozluk ve mobilyacılık yapmış olan Korn, sık sık orta yaşlı ve yaşlı insanlara zanaatını öğretiyor ve pek çoğunun bu basit, titiz çabada bir anlam bulduğunu söylüyor.
Aşama 1: Temel Eğitim
İç sesinizle bir bağlantı kurduktan ve ona göre hareket etmeye karar verdikten sonra, temel eğitiminizi sürdürmenin zamanı gelmiştir. Greene, tüm ustaların okulda çoğunlukla teori öğreten geleneksel eğitimi bitirdikten sonra sıkı, kendi kendini yönlendiren pratik bir eğitimden geçtiğini belirtiyor. Bu pratik eğitim, aşağıda ele alacağımız üç görevi içerir: alanınızın ipuçlarını öğrenmek, temel becerileri geliştirmek ve ilerlemenizi test etmek.
(Shortform Notu: Matthew Syed, Black Box Thinking adlı kitabında pratik ve teorinin birlikte geliştiğini savunuyor. Bir başka ifadeyle, pratik bilgiye sahip insanlar genellikle kapsamlı teorik bilgi olmadan icat - yenilik yaparlar - Wright kardeşlerin deneme yanılma yoluyla uçak icat etmelerini düşünün. Aynı zamanda, teori genellikle pratik ilerlemelere yol açar - örneğin, Charles Darwin'in evrim teorisi bir fikirle başladı, ancak bilim ve kültürde muazzam bir değişime yol açtı).
Görev 1: İpleri Öğrenin
Greene, herhangi bir kariyer alanında insanların uyduğu mevcut kurallar, normlar ve gelenekler olduğunu belirtiyor. Alanınızda yolunuzu bulabilmek ve insanların hassasiyetlerini rencide etmekten kaçınmak için bunları öğrenin. Açık kurallar ve örtük kurallar vardır:
- Açık kurallar: Bunlar yazılı kurallar ve geleneklerdir. Örneğin, bir üniversite yüksek lisans öğrencilerine devam ve başarı kurallarını daha kayıt aşamasında verir.
- Örtük kurallar: Bunlar sosyal ve güç dinamiklerini yöneten, dile getirilmeyen, yazılı olmayan kurallardır. Örneğin, yeni mezun öğrencilerden kendilerinden yaşça büyük öğrencilere saygı göstermeleri beklenebilir.
Greene, bir alana ilk girdiğinizde göze çarpmamanızı öneriyor. Sabırla işin inceliklerini öğrenmek size açık fikirli olmayı, varsayımlarınızı bir kenara bırakmayı ve harekete geçmeden önce gözlem yapmayı öğretir ki Greene'e göre bunlar temel yaşam becerileri ve ustaların özellikleridir.
Cal Newport, So Good They Can't Ignore You adlı kitabında Greene'in becerilerinizi geliştirerek işe başlamanız yönündeki tavsiyesini yineliyor. Newport, öncelikle size "kariyer sermayesi" sağlayacak beceriler geliştirmenizi, yani değerli işlere erişiminizi sağlayacak, az bulunan ve talep gören beceriler geliştirmenizi tavsiye ediyor. Bir luthier - müzik aletleri ustası, gibi niş bir işi yapacak doğru becerilere sahipseniz, o zaman bu değerli işin getirdiği alanında söz sahibi ve özerk olma hak ve yetkisini elde edersiniz.
Newport, tutkunuzla işinizi eşleştirmenin size tatmin getireceği varsayımına bağlı kalmaktan kaçınmanızı ve bunun genellikle doğru olmadığını söylüyor. Ona göre, bir zanaatkarın zihniyetini benimsemek daha doğrudur: Masaya ne getirdiğinize odaklanın ve bu becerileri geliştirmek için sürekli çalışın.
Ne kadar iyi olursanız, önünüze o kadar çok fırsat açılacaktır. Çok değerli, az bulunan bir beceri seti geliştirdiğinizde - örneğin yeni gelişen bir kodlama dilinde yeterlilik - daha fazla özerk olmak için işvereninizle pazarlık yapmak için kaldıraç gücüne sahip olursunuz. Newport, özerk olmayı "insanın rüya işine sahip olması" olarak tanımlıyor ve ne yaptığınızı daha fazla kontrol edebildiğiniz için bunun sizi işte daha mutlu ve üretken kılacağını iddia ediyor.
Görev 2: Becerilerinizi Geliştirin
Gözlemlerinizin yanı sıra teknik yeteneklerinizi de geliştirmeye başlayın. Her alanın kendi becerileri vardır ve ustalığa ulaşmak için teknik yeterliliğe ihtiyacınız olacaktır. Greene, alanınızdaki diğer becerilerin temelini oluşturan bir beceriyle başlamanızı öneriyor. Örneğin, hevesli bir romancı, yaratıcı yazarlığın daha karmaşık yönlerini denemeden önce beyin fırtınası yapmayı ve düşüncelerini organize etmeyi öğrenebilir.
(Shortform Notu: Satranç ve tai chi şampiyonu Josh Waitzkin, The Art of Learning (Öğrenme Sanatı) adlı kitabında, becerinizin unsurlarını teker teker çalışmanızı ve ardından bunları bir araya getirmenizi öneriyor. Bu şekilde, önce becerinin en basit yönlerini kavrarsınız. Ardından, becerinin daha karmaşık kullanımlarını öğrenirsiniz. Örneğin, bir sırıkla atlama sporcusu atlamaya başlamadan önce sırığı nasıl tutacağını, onunla nasıl koşacağını ve kutuya nasıl yerleştireceğini öğrenmelidir).
Greene'e göre, uygulamalı öğrenme bir beceriyi geliştirmenin en iyi yoludur. Greene şu şekilde pratik yapılmasını öneriyor:
- Bir ustayı taklit edin: Bir beceride ustalaşmış birini bulun ve onu gözlemleyin. Hareketlerini taklit edin ve becerinin her yönünü kavrayana kadar tekrarlayın.
- Rutin çalışmanın sıkıcılığını yenin: Pratik yapmak genellikle yorucudur, ancak bunun getirdiği sıkıcılığı aşmak olgunlaşmanıza yardımcı olur. İstikrarlı bir şekilde çalışarak, herhangi bir konuda iyi olmak için sabır ve alçakgönüllülük geliştireceksiniz.
- Momentum oluşturun: Pratik yaptıkça daha iyi olacaksınız. Daha iyi oldukça, pratik yapmaktan zevk almaya başlayacaksınız. Pratik yapmaktan keyif aldıkça, daha fazla pratik yapmak isteyeceksiniz. Bu "çark" dönerek beceri geliştirmenize ivme kazandırır.
Siz pratik yaptıkça, beyniniz geliştirmekte olduğunuz becerileri yönetecek şekilde gelişir. Zamanla ve tekrarla, bunlar yeteneklerinizin doğal bir parçası haline gelecektir.
Greene, uygulamalı öğrenmenin değerini vurguluyor, ancak nasıl etkili bir şekilde pratik yapılacağını açıklamakta yetersiz kalıyor. Josh Waitzkin, The Art of Learning (Öğrenme Sanatı) adlı kitabında birkaç özel teknik öneriyor:
- Hatalarınızı analiz edin - Hata yaptığınızda, neyin yanlış gittiğini not edin ve bunu, hatanın ne olduğunu anlayana kadar devam edin. Ardından doğru tekniği tespit edip uygulamaya başlayın.
- Alışkanlıklarınızı güncelleyin - Herhangi bir beceride, bir süre sonra vücut ve zihnimizin verdiği tepkiler otomatik hale gelir. Bunları geliştirmek için, varsayılan vücudunuzun ve zihninizin rutin hale gelen tepkilerini inceleyin ve bunlardan faydasız ya da iyi çalışmayanları ayıklayın.
- Yavaşlayın - Fiziksel bir beceri geliştirirken, yavaş hareket etmek vücudunuza pürüzsüz, etkili bir form öğretir. Bir tekniği ağır çekimde geliştirdikten sonra hızlanın.
Greene ayrıca, Malcolm Gladwell'in Outliers kitabındaki "10.000 saat kuralı"na atıfta bulunarak, en az 10.000 saat pratik yapmanın herhangi bir beceride ustalaşmayı garanti ettiğini yazıyor. Ancak Gladwell muhtemelen bu araştırmayı yanlış aktarmıştır: Gladwell'in rakamını dayandırdığı psikolog K. Anders Ericsson, Gladwell'in bir grup elit kemancının ortalama çalışma süresini (yaklaşık 10.000) aldığını, bunu kanıt olmadan tüm alanlara genelleştirdiğini ve başarı için "sihirli sayı" olarak adlandırdığını açıklıyor. Bunu göz önünde bulundurarak, pratik yapmayı sevmeyi öğrenmeye odaklanın ve nihai hedef hakkında endişelenmeyin - önemli olan yolculuktur.
Görev 3: İlerlemenizi Test Edin
Alanınıza alıştıktan ve becerilerinizi geliştirdikten sonra Greene, öğrendiklerinizi göstererek geri bildirim almanızı öneriyor. Bunu yapmak için, ilerlemenizi test edebileceğiniz bir proje veya girişim gibi iş yerinde bazı sorumluluklar üstlenin.
Kendinizi hazır hissetmeden önce ilerlemenizi test etmeye başlayın. Becerilerinizi alenen test ettiğinizde, iş arkadaşlarınızdan ve üstlerinizden objektif geri bildirim alırsınız. Geribildirimleri kişisel olarak algılamaktan kaçının; geribildirimler mutlaka destekleyici olmak zorunda değildir, asıl amacınızdan sapmayın ve geri bildirimlerin ortaya çıkardığı zayıflıkları geliştirin.
(Shortform notu: Thanks For the Feedback adlı kitapta Douglas Stone ve Sheila Heen, geri bildirim almayı iyi öğrenmenin öğrenmenize ve büyümenize yardımcı olduğunu, geri bildirime direnmenin ise sorunlara ve durgunluğa neden olduğunu açıklıyor. Geri bildirime genellikle içgüdüsel olarak tepki veririz ve bu tür güçlü duygular öğrenmenin önüne geçebilir. Bunun üstesinden gelmek için yazarlar, nasıl tepki verdiğinizin farkında olmanızı ve duygularınızı, geri bildirimin nesnel içeriğinden ayırmanızı öneriyor.)
Sosyal Olarak Usta Olun
Greene, pratik bir eğitimin yanı sıra "gerçek" ustalığın sosyal bilgi birikimi gerektirdiğini savunuyor. Bunun nedeni, diğer insanların kariyer yörüngenizi oluşturabilmesi ya da bozabilmesidir:
- Eğer sosyal açıdan naifseniz, kötü niyetli insanlar sizi istismar edebilir ya da ilerlemenizi engelleyebilir.
- Sosyal açıdan becerikliyseniz, çatışmalardan kaçınabilir ve alanınızdaki uyumlu ilişkileri sürdürebilirsiniz. Bu, işinize odaklanmanızı sağlar ve yeni fırsatlara kapı açabilir.
Sosyal bilgi birikimi olmadan da bir becerinin teknik yönlerinde ustalaşabilirsiniz. Ancak Greene, "yalnız dahi" fikrinin bir efsane olduğunu, her büyük ustanın kendi alanında başkalarıyla ilişki kurarak ve işbirliği yaparak dehaya ulaştığını ileri sürmektedir.
Greene, sosyalleşmenin sorunlardan kaçınmanıza ve odaklanmanıza yardımcı olduğunu vurgularken, sağlıklı bir sosyal yaşamın yaratıcı yaşamınızı zenginleştirebileceği de doğrudur. Sanatçıların ya da bilim insanlarının kendi başlarına başarılı oldukları yaygın bir yanılgıdır - bunun yerine, çoğu işbirliği yapar ve daha geniş bir sanatçı topluluğundan ilham alır.
Başka bir deyişle, sanatçılar, filozoflar veya bilim insanlarından oluşan bir sosyal ağ içinde yaşamak, birbirleriyle çapraz tozlaşan çok sayıda perspektif, deneyim ve içgörünün bulunduğu daha geniş bir ekosistemin parçası olmak gibidir. Bazı bireyler en istisnai kişiler olarak öne çıksa da, bunu tek başlarına yapmazlar.
Örneğin, eski Yunanlıları düşünün: Aristoteles'in Lyceum'u gibi insanların öğrenmek, öğretmek ve diyalog kurmak için toplandıkları yerler yarattılar. Böylece herhangi bir Yunan filozofu, fikirlerini geliştirebileceği zengin bir yaratıcı düşünürler topluluğuna sahip olmuştur. Bunun aksine, Aristoteles'in diyalog kurabileceği başka filozofların ve fikirlerini geliştirebileceği geçmiş felsefe birikiminin olmadığını düşünün.
Greene, sosyal bilgi birikiminin kilit unsurlarından birinin insan doğasına dair gerçekçi bir bakış açısı geliştirmek ve çocukluktan kalma sosyal saflıkları bir kenara bırakmak olduğunu öne sürüyor. İnsanların muhtemelen düşündüğünüz kadar iyi olmadığını savunuyor ve onları değiştirmeye çalışmaktan kaçınmanızı öneriyor. Bunun yerine, onlarla birlikte çalışmayı veya onlardan yararlanmayı öğrenin diye ekliyor.
(Shortform Notu: Greene'in insanları engel olarak görme tavsiyesinin aksine, Leil Lowndes How to Talk to Anyone - Herkesle Nasıl Konuşulur? isimli kitabında başkalarını rahatlatmak için pratik yapmanızı önerir. Çoğu insan beğenilmemekten endişe ettiğinden, insanlara onlardan hoşlandığınızı göstermek daha kolay sosyal etkileşimler yaratır. Bu, aksi takdirde kaçıracağınız fırsatların kapılarını da açabilir).
Bu gerçekçi bakış açısını geliştirmek için insanları okumayı öğrenin. Bunu, önyargılarınızı bir kenara bırakıp insanları gözlemleyerek yapın. Toplum içinde en iyi yüzümüzü gösterdiğimizden, Greene bu maskenin arkasını görmeyi ve birinin gerçek karakterini kavramayı öğrenmek için birkaç ay harcamanızı öneriyor. Üç taktik veriyor:
- Taktik 1: İnsanların nasıl iletişim kurduğunu gözlemleyin. Greene, insanların duygularını, tutumlarını ve inançlarını nasıl iletişim kurduklarıyla ortaya koyduklarını açıklıyor. Bir kişinin ses tonunu, kelime seçimini ve beden dilini gözlemleyin.
- Taktik 2: Onun yerine geçin. İnsanların nasıl hissettiğini hayal edin ve duygusal acıları paylaşmak gibi ortak noktalar arayın - bunlar size incelediğiniz kişimin kim olduğu hakkında daha iyi bir fikir verecektir.
- Taktik 3: Davranışlarını gözlemleyin. Üstlerinin ve eşinin yanında nasıl davrandığı gibi hayatın her alanında nasıl davrandığına dikkat edin. Disiplin düzeyini ve iş ahlakını gözlemleyin. Bunların her biri onun kim olduğuna ve neden böyle davrandığına dair ipuçları verir.
Herkesle Nasıl Konuşulur? kitabında Leil Lowndes, beden dili ve sözel olmayan ipuçlarının bir kişi hakkında bilinmesi gerekenlerin çoğunu ilettiğini savunuyor. Birisini gördüğümüz ilk birkaç saniye içinde, genellikle kişilik tipini, özgüven düzeyini ve sosyal statüsünü değerlendiririz - ve bu izlenimler genellikle doğrudur. Greene'in gözlem tekniklerine ek olarak, olumlu bir ilk izlenim yaratmak için Lowndes'in şu taktiklerini de göz önünde bulundurun:
- İyi ve rahat bir duruşla ayakta durun. Kendinden emin ve açık görünmek sizi yaklaşılabilir ve aynı zamanda kendinizden daha emin hissetmenize yardımcı olur.
- Göz teması kurun. Lowndes, uzun süreli göz temasının ilgiye işaret ettiğini ve çekiciliği teşvik edebileceğini söylüyor. Ancak bunu dikkatli kullanın: Agresif göz teması kibirli veya garip gelebilir.
- Karşınızdaki kişiyle zaten iyi arkadaşmışsınız gibi davranın. Lowndes bunun rahatlamanıza ve otomatik olarak olumlu sinyaller göndermenize yardımcı olduğunu söylüyor.
Bir Mentor - Akıl Hocası Bulun
Kendi kendine öğrenme sizi çok ileriye götürebilir, ancak Greene bir mentor - akıl hocası bulmanın öğrenmenizi hızlandıracağını ve zenginleştireceğini ileri sürmektedir. Kişisel çıkarlarına hitap ederek bir akıl hocasının ilgisini çekin: Greene'e göre, mentorlar - akıl hocaları genellikle meşguldür ve herkese mentorluk - akıl hocalığı yapmazlar. Organizasyonel ve idari görevler gibi göz alıcı olmayan işleri yapacağınızı, disiplinli ve azimli olduğunuzu ona gösterin.
Greene'e göre mentorluğun - akıl hocalığının üç önemli faydası vardır:
- Fayda 1: Bilgi, deneyim ve ruhun aktarımı. Bir mentor - akıl hocası size kendi bilgi birikimini aktarır; bu ise yılların deneyimi ve yaratıcı gelişimini içerir. Ayrıca mentor - akıl hocası, size kendi mentor - akıl hocalarından öğrendiği bilgelik ve geleneği de aktaracaktır; bunu kitaplardan öğrenemezsiniz.
- Fayda 2: Doğrudan rehberlik. Bire bir ilişki, bir mentorun - akıl hocasının, eğitiminizi, ihtiyaçlarınıza göre uyarlamasına olanak tanır. Nüans ve hassasiyetle öğretebilir, teknik bilgisini ve zanaatının ruhunu kitapların veya büyük sınıfların yapamayacağı şekilde size aktarabilir.
- Fayda 3: Zenginleştirilmiş öğrenme. Greene, mentor - menti (akıl hocası - öğrenci, usta - çırak) ilişkisinin öğrenme sürecini zenginleştiren duygusal bir bağ yarattığını açıklar. Çırak, akıl hocasının kendisine duygusal olarak yatırım yapıldığını hissettiğinde, daha derinlemesine öğrenir ve mentor - akıl hocası da kendisine duygusal olarak yatırım yapıldığını hissettiğinde, daha tutkulu bir şekilde öğretecektir.
Mentorluk - akıl hocalığı güçlü bir araç olabilir, ancak her şeyin artıları ve eksileri vardır. Harvard Business Review, bir akıl hocasından kötü tavsiye alınabileceğini gösteren beş işareti açıklıyor:
- Kendi tercihlerine yönelik önyargı - Başka bir deyişle, size özel tavsiyelerde bulunmak yerine sizi kendisi gibi şekillendirmeye ve kendisininkine benzer seçimleri teşvik etmeye yönelik önyargılı olabilir.
- Kişisel çıkar - Bilinçli olarak ya da olmayarak, bir mentor - akıl hocası, üzerinde etkisi olduğu bir pozisyonda kalmak gibi kendisine fayda sağlayacak ancak öğrencisine fayda sağlamayacak seçimleri teşvik edebilir.
- Uyumsuz risk toleransı - Siz ve mentorunuz - akıl hocanız, farklı bir risk iştahına sahipseniz, sizin görüşlerinizin tersine seçimleri teşvik edebilir veya alınması uygun riskleri almaktan sizi caydırabilir.
- Uyumsuz uzmanlık - Gitmek istediğiniz yol hakkında çok az bilgisi olan bir mentor - akıl hocanız olabilir ve hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olmakta zorlanabilir.
- Dikkatsizlik - Mentor - akıl hocanız daha fazla güce sahip olduğu için sizi iyi tanımak için zaman ayırmayabilir. Bu nedenle, tavsiyeleri size olabildiğince iyi uymayabilir.
Bunların hiçbiri mentorluktan - akıl hocalığından tamamen kaçınmak için iyi bir neden değildir. Bunun yerine, kendinize bir mentorun - akıl hocanızın sözünün yanılmaz olmadığını hatırlatın. Mentorlar - akıl hoçaları kötü tavsiyeler verebilir veya hata yapabilirler, bu nedenle yardım için bir mentora - akıl hocasına gitmenin yanı sıra her zaman seçimlerinizde kendiniz de derinlemesine düşünüp karar verin; her seferinde mentor - akıl hocanıza körü körüne itaat etmenize gerek yoktur.
Yeterince öğrendikten sonra, akıl hocanızın gölgesinden çıkın. Onun bilgeliğini, ruhunu ve uzmanlığını özümseyecek kadar uzun süre kalın, ancak rahat veya kayıtsız hale gelecek kadar uzun süre kalmayın. Bazı mentorlar büyümenizi memnuniyetle desteklerken, diğerleri ayrılmanıza kızabilir. Her iki durumda da, öğrendikleriniz üzerinde düşünün ve kendi yönünüze doğru yola çıkın
(Shorform Notu: Harvard Business Review’da mentor - menti (usta - çırak) ilişkisinin süresi dolduğunda sonlandırılmasını önermektedir. Öğrenebileceğiniz her şeyi öğrendiyseniz ve/veya ilişkiniz artık iyi bir uyum göstermiyorsa, yolunuza devam etmeyi düşünün. Bunu yapmak için, ne öğrendiğinizi ve bundan sonra nereye gideceğinizi düşünün, ardından mentorunuza - akıl hocanıza minnettarlığınızı ifade edin ve ondan kırıp dökmeden, derli toplu temiz bir şekilde ayrılın).
Aşama #2: Yaratıcı Bağımsızlık
Temel eğitiminizi tamamladıktan sonra, dünyaya adım atmanın zamanı geldi. Bu bölümde, ustalığın ikinci aşamasını açıklayacağız: yaratıcı bağımsızlık.
Ustalığın bu aşamasında, kendi eğilimlerinizin peşinden gitmeye başlarsınız. Sağlam bir beceri ve bilgi temeli oluşturdunuz ve artık bunları fikirlerinizi geliştirmek için uygulayabilirsiniz - ister yeni bir sanat biçimini ister bilimsel bir teoriyi keşfetmek isteyin. Bunu yaparken, tanınırlık kazanacak ve kendiniz için bir isim yapmaya başlayacaksınız.
Greene, yaratıcı bağımsızlığa ulaşmak için katı olmaktan kaçınmanızı tavsiye ediyor. Yıllar süren temel eğitimden sonra, yaratıcılığınızı azaltan öğrenilmiş geleneklere ve alışılmış düşünme biçimlerine alışabilirsiniz. Yaratıcı bir zihin geliştirmek için üç adımı atarak bu durgunluğu önleyin: Yaratıcı bir projeye kendinizi adayın, onu gerçekleştirmeye çalışın ve duygusal engeller karşısında sebat edin.
Sanatçı Gibi Çal kitabında Austin Kleon, kendinizi sevdiğiniz sanat eserleriyle çevreleyerek yaratıcılığınızı artırmanızı öneriyor. Ona göre, tamamen orijinal bir fikir diye bir şey yoktur - tüm sanatçılar başkalarından etkilenir. Bu talihsiz bir durum gibi görünse de Kleon, orijinal olmak zorunda olmadığınızı kabullenmenizi ve bunun yerine sevdiğiniz şeylere odaklanmanızı öneriyor.
Etkilendiklerinizin küratörlüğünü yapmak için stüdyonuzu ya da çalışma alanınızı size ilham veren sanatçıların eserleriyle doldurun; plak, resim, poster, müzik ya da başka herhangi bir şey. Kleon ayrıca, sevdiğiniz sanatçıların eserlerini kopyalayarak nasıl yarattıklarını öğrenmenizi ve tekniğinizi geliştirmenizi öneriyor. Örneğin, en sevdiğiniz ressamın tüm resimlerini derinlemesine inceleyebilir, çalışmalarını analiz edebilir ve nasıl yaptığını anlayabilirsiniz. Böylece öğrendikleriniz kendi sürecinizi ve teknik repertuarınızı zenginleştirecektir.
Yaratıcı Bir Zihin Yetiştirin
Greene'e göre, yaratıcı bağımsızlığa ulaşmak için belirli bir zihin türü geliştirmeniz gerekir - çocuksu merakı temel eğitiminizden edindiğiniz deneyim ve becerilerle birleştiren esnek, keşfedici bir zihin. Greene, olgunlaştıkça sahip olabileceğimiz üç zihin türünü şu şekilde açıklıyor:
- Zihin 1: Çocuk zihni. Çocuklukta, doğal olarak açık ve parlak gözlüyüzdür. Çocuklar, gökyüzünün neden mavi olduğu gibi yetişkinlerin hafife aldığı şeyler hakkında utanmadan alışılmadık, delici sorular sorarlar. Greene, çocuk zihninin merak ve açıklığı kucakladığını, ancak deneyim veya pratik becerilerden yoksun olduğunu söyler.
- Zihin 2: Koşullanmış zihin. Yaşlandıkça beceri ve deneyim kazanırız ve kültürümüz tarafından dünyaya belirli bir şekilde bakmaya koşullandırılırız. Daha deneyimli, ancak aynı zamanda daha geleneksel ve katı, yaratıcı olmayan düşünmeye eğilimli hale geliriz. Böyle bir yetişkin, bir çocuğun sorusunu saflık ve aptallık olarak görüp alay edebilir.
- Zihin 3: Yaratıcı zihin. Nadir bulunan birkaç kişi - ustalar - çocukların merakını ve açıklığını yetişkinlerin deneyimi ve bilgisiyle birleştirir. Bu, özgürce düşünebilen ve disiplinle uygulayabilen bir zihin üretir - yani, bir usta son derece yaratıcı fikirler üretebilir ve bunları harekete geçirecek disipline sahiptir.
Greene üç tür zihnin varlığını savunurken, iddiasını destekleyecek herhangi bir araştırma sunmamaktadır. Bununla birlikte, zihnin zamanla katılaştığı iddiası, düzenli olarak kullanılan sinir yollarının miyelinleşmeye uğradığı gerçeğinden kaynaklanıyor olabilir.
Bir eylemi her gerçekleştirdiğinizde, ilgili nöronlar ya da beyin hücreleri, akson adı verilen lifler aracılığıyla sinir yolları boyunca birbirlerine sinyaller gönderir. Aksonlar, iletim hızını artıran miyelin adı verilen yağlı bir yalıtım dokusuyla sarılır. Bir beceri üzerinde ne kadar çok pratik yaparsanız, bu aksonlar o kadar miyelinli hale gelir ve eylemi o kadar zahmetsizce gerçekleştirirsiniz. Örneğin, futbol için iyi miyelinlenmiş sinir yolları, ikinci doğa futbol becerilerini ortaya çıkarır - başka bir deyişle, otomatik hale gelirler.
Günlük bir rutin otomatik hale geldiğinde buna alışkanlık diyoruz. Bu alışkanlıkların nereden geldiğini bilinçli olarak incelememiş olsak bile, alışkanlıklarımızı genellikle bilinçsizce, "biz buyuz" diye kabul ederek uygularız. Greene'in uyarıda bulunduğu şey, bu alışkanlıkların kristalleşmesidir; beyinde yoğun bir şekilde miyelinleşirler ve bu nedenle gerçekleştirilmemeleri zordur.
Yaratıcı Bir Projeye Bağlanın & Taahhüt Altına Girin
Yaratıcı bir zihin geliştirmenin ilk adımı yaratıcı bir projeye bağlanmaktır. Her ustanın kendisini çağıran bir projesi vardır. İçinizdeki yön duygusunu dinleyerek, alanınızda doğal olarak sizi neyin çektiğini, yani sizin için yaratıldığını hissettiğiniz bir proje bulun. Projeye derinden bağlı hissetmek, işler zorlaştığında kararlı kalmanıza yardımcı olur.
Greene, alanınızdaki mevcut paradigma ile yaşadığınız anlaşmazlıklar üzerine düşünerek bu projeyi bulmanızı öneriyor. Yaratıcılık sınırları zorlamak demektir, bu nedenle kabul edilen cevaplara meydan okuma fırsatı bulmak son derece yaratıcı çalışmalara yol açabilir.
(Shortform Notu: Josh Waitzkin, The Art of Learning (Öğrenme Sanatı) adlı kitabında kişisel tarzınıza sadık kalmanın, kabul görmüş bilgeliğe aykırı olsa bile başarı için çok önemli olduğunu savunuyor. Ona göre, tarzınızı onurlandırmak sizi temellerinizi oluşturur ve beceriye olan tutkunuzu sürdürür. Waitzkin, disiplinci bir satranç öğretmeni tarafından sezgilerine aykırı bir şekilde oynamaya zorlandığında, oyuna olan sevgisini kaybetmiştir. Daha sonra, satranç sezgisini tamamen yeni bir şekilde ifade etmesini sağlayan bir dövüş sanatı olan tai chi'de tutkusunu bulmuştur).
Zihninizi Esnek Tutun
Projenizi sürdürürken, yaratıcılığınızı korumak için zihninizi esnetmeye çalışın. Greene'e göre, zihinlerimiz doğal olarak zamanla daralır, yani belirli düşünme biçimlerine yerleşiriz. Ancak, bildiklerinize bağlı kalmak yaratıcılık değildir. Greene zihninizi esnek tutmak için birkaç uygulama öneriyor:
- Uygulama 1: Belirsizlikle oturun. Zor sorularla veya belirsizliklerle karşılaştığınızda, sabırla bilinmeyeni düşünün ve tüm olasılıklara açık olun. Her açıdan düşünmek için zaman ayırmak yeni fikirleri ortaya çıkarır ve bildik cevapları kestirme yol olarak kullanmanızı engeller.
- Uygulama 2: Tesadüfi çağrışımları teşvik edin. Greene, yaratıcı fikirlerin genellikle görünüşte ilgisiz fikirlerin tesadüfi birlikteliklerinden ortaya çıktığını açıklıyor. Düzenli olarak gevşeyerek tesadüfi çağrışımlar için gerekli koşulları yaratın: En iyi fikirlerimiz genellikle gevşediğimizde aklımıza gelir, çünkü zihin odağını kaybedebilir ve özgürce dolaşabilir.
- Uygulama 3: Fikirlerinizi yineleyin. Greene'e göre, ustalar fikirleri üzerinde çalışmakla ortaya çıkardıklarını test etmek arasında gidip gelirler. Örneğin, bir bilim adamı bir şeyi (yerçekimi gibi) gözlemleyebilir ve bir başlangıç teorisi geliştirebilir, ardından fikirlerini doğrulamak için onu test edebilir.
- Uygulama 4: Tüm duyularınızı kullanın. Greene, duyularımızın çoğunun dile dayalı düşünceden daha güçlü olduğunu açıklıyor. Görsel hafıza dilsel hafızadan daha güçlüdür ve fikirlerinizi çizmek, görselleştirmek ve şemalaştırmak yaratıcı çağrışımları tetikleyebilir ve fikirlere ilişkin zihinsel modelinizi geliştirebilir. Buna ek olarak, bazı ustalar kendilerini uyarmak için kokular, sesler veya renkler kullanmıştır.
(Shortform Notu: Diana Voller, Contemporary Psychotherapy (Çağdaş Psikoterapi) adlı kitabında, bilinmeyenin gizeminde kalma ve belirsizliğin sürmesine izin verme becerisi olarak "negatif kapasite"den bahseder. Belirli kişilik tipleri için bu muhtemelen daha kolay olsa da, "sanatın amacı nedir?" veya "dünyaya katkıda bulunmak ne anlama gelir?" gibi büyük sorularla ilgilenerek bunu geliştirebileceğinizi savunur. Bu sorular iyi düşünülmüş cevaplar gerektirir, bu nedenle kayda değer sonuçlara ulaşmak için belirsizliğin içinden geçmeniz gerekecektir).
(Shortform Notu: Austin Kleon, Steal Like An Artist adlı kitabında Greene'in tavsiyesini destekliyor: Hobiler için düzenli zaman ayırmanızı ve sıkılmanıza izin vermenizi öneriyor. Hobiler yeni bağlantıları teşvik edebilir - örneğin, eskiz yapmak işle ilgili bir projeyi görselleştirme yeteneğinizi geliştirebilir. Sıkılmak zihninizin dolaşmasını sağlar, böylece başka türlü karşılaşmayacağınız fikirler bulursunuz).
(Shortform Notu: Black Box Thinking'de Matthew Syed, Greene'in yukarıdaki tavsiyesine çok benzer şekilde, deneme yanılma yoluyla öğrenmeyi ve yenilik yapmayı öneriyor. Syed, hataların size, fikirlerinizin nerede ve nasıl yanlış olduğunu gösterdiğini ve böylece gelişmek için ne yapmanız gerektiğini ortaya koyduğunu savunuyor. Bir hatadan ders aldığınız her seferinde bir adım ileri atmış olursunuz. Aslında Syed, bunun tüm öğrenmenin temeli olduğunu, yani hataların öğrenme sürecinin doğasında olduğunu öne sürer.)
(Shortform Notu: Bir çalışma, sinesteziklerin - sinestezi veya duyusal karışım yaşayan kişilerin - yaratıcı çağrışımlar oluşturma konusunda daha büyük bir yeteneğe sahip olduğunu öne sürüyor. Örneğin, bazı sinestezikler görsel girdiyi sesle ilişkilendirir - müzik duyduğunuzda renkleri görürsünüz ya da tam tersi - böylece müzik videoları gibi yaratıcı görsel-işitsel medya üretebilirler. Bu da Greene'in farklı duyusal girdilerin yaratıcılığı desteklediği fikrini desteklemektedir).
Büyük Bir İçgörü Oluşturun
Greene'e göre, geçmiş ustaların hepsi en yüksek başarılarına yoğun yaratıcı gerilimi zorlayarak ve nihayetinde çözümlerin ortaya çıkmasına izin vermek için kendilerini bırakarak ulaşmışlardır. Büyük bir içgörüye ulaşmanın bu yolunu aşağıdaki gibi özetliyor:
- Hevesli usta, yönüne karar vermeden önce fikirler ve deneyler toplar.
- Daha sonra, önceki bölümdekiler gibi çeşitli stratejiler kullanarak yoğun bir odaklanma ile çalışmasını sürdürür.
- Bu yoğun odaklanma ve yaratıcı çalışmaların doğal şüphe ve mücadeleleri nedeniyle, çok yüksek gerilimli bir noktaya doğru ilerler. Bu noktada, çalışmasını tamamlamak için mücadele eder.
- Greene, bu noktada ustanın, çalışmadan uzaklaşması ve dinlenmesi gerektiğini ileri sürer. Gerilimin kaynağından uzaklaşarak usta, zihninin gevşemesine ve üzerinde çalıştığı fikirleri özgürce ilişkilendirmesine olanak tanır. Böylece zihni, çalışmasının nihai çözümünü sentezleyebilir.
Greene'e göre bu gerilim zirvesinde çalışma süreci, çözümü bulmadan hemen önce projesinden vazgeçtiği iddia edilen Einstein gibi ustaları en büyük işlerini yapmaya yönlendiren şeydir.
(Shortform Notu: Austin Kleon, Steal Like An Artist (Sanatçı Gibi Çal) adlı kitabında gerilim ve sınırlamaları işinizi geliştirmek için kullanmanızı öneriyor. Kendinize daha az seçenek vermek becerikliliği teşvik eder, çünkü üzerinde çalışacak daha az şeyiniz vardır. Örneğin, sadece üç nota ile bir şarkı bestelemeyi deneyebilirsiniz).
Duygusal Engellerin Üstesinden Gelin
Greene'in açıkladığı gibi, kamuya açık bir alanda yaratıcı çalışmalar yapmak, incelemeye & didiklemeye maruz kalacağınız anlamına gelir. Kendinden şüphe ve içsel gerilim yaratıcı yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır ve aşağıdaki tuzaklara dikkat ederek bunların üstesinden gelebilirsiniz:
- Engel 1: Kendini Beğenmişlik. Öğrendikçe ve deneyim kazandıkça, birçok insan kendini beğenmiş olur ve her şeyi görüp öğrendiğine inanır. Sürekli merak duygusu taşıyarak ve alçakgönüllü kalarak bundan kaçının.
- Engel 2: Kendini önemli görme. Övgünün kafanıza girmesine izin vermeyin. Bunun yerine, yaratıcı sürecinize odaklanın ve kendi çalışmalarınızı düzenli olarak eleştirerek övgüyü dengeleyin.
- Engel 3: Bağımlılık. Bağımsız olduğunuzda, bocalayabilir ve dışarıdan onay arayabilirsiniz. Bundan kaçınmak için kendinize güvenin ve kendi standartlarınızı belirleyin.
- Engel 4: Zihinsel katılık. Greene, yaratıcılığın yoğun odaklanma ve rahatlamış iyimserlik arasında sürekli dalgalanma gerektirdiğini açıklıyor. Her iki uçta da sabitlenmekten kaçının ve gerektiğinde odaklanmayı veya rahatlamayı öğrenin.
- Engel 5: Sabırsızlık. Önemli yaratıcı çalışmalar zaman ve çaba gerektirir ve sabırsız olmak kolaydır. Bunun yerine, her gün elinizden gelenin en iyisini yapın ve hedefleriniz doğrultusunda sabırla çalışın.
Mastery: The Keys to Success and Long-Term Fulfillment adlı kitabında George Leonard da benzer şekilde sizi ustalığa giden yoldan alıkoyabilecek 13 tuzağı tanımlamaktadır. Greene gibi o da tembellik (sabırsızlık), ego (kendini beğenmişlik) ve aşırı ciddiyetten (zihinsel katılık) bahsediyor. Bunlara birkaç tane daha ekliyor:
- Aşırı hedef odaklı olmak: Kilometre taşlarına ulaşmak önemli olsa da, oraya ulaşmak için gözünüzü yoldan ayırmamanız gerekir.
- Aşırı ya da az rekabetçilik: Rekabet bizi becerilerimizi daha da geliştirmek için motive eder, ancak birinciliğe aşırı odaklanmak sizi egoist yapar.
- Ödül arayışı: İnsanlar madalya veya takdir gibi bir ödül aldıklarında çabalamayı bırakma eğilimindedirler. Başka bir deyişle, ödüller sizi kayıtsız hale getirebilir.
- Tutarsızlık: Eğer rutinleriniz yoksa, düzenli çalışmakta, antrenman yapmakta ve istikrarlı bir ilerleme kaydetmekte zorlanırsınız.
Ustalık
Yaratıcı bağımsızlığınızı geliştirmek için yıllar harcadıktan sonra, sonunda ustalığa ulaşacaksınız. Greene'e göre ustalık, rasyonel düşünceyi sofistike sezgilerle birleştirdiğinizde ortaya çıkar - yeni fikirleri keşfetmek ve onları derinlemesine incelemek için deneyim ve öğrenilmiş becerilerinizin yanı sıra açıklık ve sezgilerinizi de kullanırsınız.
Ancak Greene, Batı kültürünün rasyonelliği diğer düşünme biçimlerinden üstün tuttuğu ve üst düzey sezgiyi mitleştirdiği için bu güçlü kombinasyonu genellikle fark edemediğini savunuyor:
- Rasyonel düşünme, attığınız adımları ortaya koymayı içerir - başkalarının sürecinizi ve sonuçlarınızı inceleyebilmesi için çalışmanızı gösterirsiniz. Bunu geçerli bir düşünme biçimi olarak kabul ediyoruz çünkü A'dan B'ye nasıl ulaştığınızı göstermek ve süreci tekrarlamak kolaydır.
- Ancak üst düzey yaratıcı içgörüler bu kadar kolay açıklanamaz. Karmaşık, doğrusal olmayan sezgilere dayanırlar ve A → B arasında net adımlar yoktur. Sonuç olarak, insanlar bu tür içgörüleri deha veya yetenek gibi mistik güçlere atfederler.
Daniel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabında iki bilişsel sisteme sahip olduğumuzu savunur: Sistem 1 hızlı, sezgisel yargıları, Sistem 2 ise yavaş, müzakereci muhakemeyi temsil eder. Bu model, Greene'in ustaların nasıl yarattığını ifade edişini yansıtmaktadır - onlar hem Sistem 1'in içgüdüsel ani kararlarını hem de Sistem 2'nin titiz muhakemesini kullanırlar.
Ancak Kahneman bu sistemlerin hataya açık olduğunu vurgulamaktadır. Sistem 1 sezgisel yöntemlerle çalışır, yani karar vermemize yardımcı olmak için bilinen kalıplara ve çözümlere başvurur, ancak bunlar genellikle bir durumun tüm karmaşıklığını kestirmeden kavrar. Sistem 2, Sistem 1'in girdilerini eleştirmeden kabul ederse, hata yapma olasılığınız yüksektir. Bunu aklınızda tutun ve fikirlerinizi bol bol dinlendikten sonra düşünmeye çalışın - stres Sistem 2'yi önyargılı düşünmeye daha yatkın hale getirir.
Bu bölümde, bir ustanın bu üst düzey zihinsel beceriye nasıl ulaştığını ve bunun ona kendi alanında nasıl daha geniş bir perspektif kazandırdığını açıklayacağız.
Sezgi Deneyimden Gelir
Greene, üst düzey sezginin beynin yeni içgüdüler geliştirme yeteneğinin bir sonucu olduğunu açıklıyor. Diğer hayvanlar gibi insanlar da eskiden dünyayı hızlı ve etkili bir şekilde keşfetmek için içgüdülerimize güvenirlerdi. Evrimleştikçe, çevremiz hakkında daha fazla bilgi edinmek için mantığımızı ve soyut düşünmeyi kullanmaya başladık.
İçgüdülerin aksine, muhakeme yoluyla kazanılan bilgi ilk başta yavaş ve etkisizdir - örneğin yay çekmeyi veya geyik izlemeyi öğrenirken hatalar yaparsınız. Ancak, öğrenilen beceriler yeterli deneyimle içgüdülerin hızını ve doğruluğunu kazanır. Bir alan veya beceri üzerinde uzun süre çalıştığınızda, o alanla ilgili sezgisel bir his geliştirirsiniz - matematik, sanat veya yazı için "içgüdüler" kazanırsınız. Bu sezgiyle hızlı ve doğru kararlar verebilir ve içinde düşündüğünüz, çalıştığınız ve yarattığınız ortamı özgürce keşfedebilirsiniz.
(Shortform Notu: Josh Waitzkin, The Art of Learning (Öğrenme Sanatı) adlı kitabında bir beceriyi yeterince uzun süre uyguladığınızda onun ikinci doğanız haline geldiğini açıklıyor. Buna "formun formu terk etmesi" diyor: Becerinizin tek bir unsuruyla başlayın, örneğin bir futbol topunu sürmek gibi. Bunu izole bir şekilde uygulayın - bunu yapın ve başka hiçbir şey yapmayın. Yavaşça başlayın ve iyi bir form geliştirin, ardından beceriyi kolaylıkla gerçekleştirene kadar yavaşça tekrarlayın. Yavaş yavaş hızlandırın ve becerinin bu unsurunda ustalaşın. Daha sonra bunu diğerleriyle birleştirebilirsiniz; ör. çalım atmak ya da şut çekmek gibi).
Akıl Sezgileri Doğrulayabilir
İçgörüler, bu iyi geliştirilmiş sezgiden gelse de, usta bunları çözmek ve ilerletmek için mantığını da kullanır. Greene içgörüye ulaşmanın ilk adım, onu doğrulamanın ve geliştirmenin ise ikinci adım olduğunu yazar.
- Bilim yaparken bir usta, kanıt toplamak için testler ve diğer yöntemleri kullanır, önsezilerini araştırır ve ilk olarak sezgisel olarak anladığı şeyin akli ve geçerli bir açıklamasını geliştirir.
- Sanatta, bir usta içgörüsünü ele alır ve gerçekte işe yarayıp yaramayacağına bakar. Bunu çözene kadar, bu bir fikir olarak kalacaktır. Örneğin, bir müzisyen kafasında güzel bir müzik duyabilir, ama sonra onu nasıl çalacağını bulması gerekir. Ya da bir ressamın aklında bir resmi görmesi başka bir şeydir onu tuval üzerine aktarması başka.
Greene, fikirlerinizi doğrulamak için mantığı nasıl kullanacağınızı açıklamaktan kaçınıyor, ancak Black Box Thinking kitabında Matthew Syed birkaç teknik sunuyor. Ona göre anahtar, fikirlerinizi size objektif geri bildirim sağlayan güvenilir yöntemlerle iyice test etmektir:
Bilimlerde: Bir hipotezi test etmek için altın standart, rastgele kontrollü bir çalışmadır (RCT). Bir RCT, deneysel bir değişkenin etkisini bir kontrol grubuyla karşılaştırarak izole eder - örneğin, bir gruba kahve ve ikinci bir gruba kahve benzeri bir plasebo verirsiniz, hangisinin hangisi olduğunu söylemezsiniz. Grupların sonuçları arasındaki fark size kahvenin ne yaptığını söyler.
Sanat ya da girişimcilik gibi yaratıcı alanlarda: Yaratıcılar fikirlerini minimum uygulanabilir bir ürünü (MVP) halka sunarak test edebilir. MVP, fikrinizin potansiyelini göstermeyi amaçlayan, uygun maliyetli, yalın bir prototipidir. Geri bildirim toplamak için bir MVP kullanın ve fikirlerinizi çöpe mi atacağınızı yoksa geliştireceğinizi mi tam olarak anlayın.
Ustalar Kendi Alanlarının "Akışını" Görür
Greene, üst düzey sezgi ve akıl ile bir ustanın, alanını, bir bütün olarak kavradığını ve onun "dinamiğine" uyum sağladığını savunur. Başka bir deyişle, parçaların birbirine nasıl uyduğunu ve bir bütün olarak nasıl aktığını görür ve tüm bunların dinamik, gelişen biçimini sezgisel olarak hisseder.
Usta bu duyguyu zanaatında uzun yıllar çalışarak geliştirir. Alanın tüm yönlerini inceler ve özümser. Bu yönler, alanın önde gelen zihinsel modelleri ve düşünce paradigmaları, prosedürler ve teknikleri, sosyal ve güç dinamikleri, ayrıca tarih ve mevcut durumu içerir.
Yirmi yıldır bu işi yapan deneyimli bir metin yazarı düşünün. Her şeyi bilmektedir; temel bilgilerin yanı sıra iyi metin yazmanın tüm nüanslarını ve inceliklerini de öğrenmiştir. İnsan psikolojisini ve metin yazarlığının çeşitli rollerini ve tarzlarını anlar. Alanın nereden nereye geldiğini bilir, işlerin nereye gittiğini görebilir ve genel iş ortamına nasıl uyduğunu anlar. Toplamda, alanın dinamik ve gelişen durumuna uyum sağlamış durumdadır - bir başka ifadeyle ormanı ve ağaçları görür ve bunları kolaylıkla yönlendirir.
Greene, beyniniz, alanınızı oluşturan kalıpları ve parçaları giderek daha fazla kapsadıkça, zihinsel modellerden oluşan içsel manzaranızın gerçekliğin tüm karmaşıklığını yansıtmaya başladığını savunuyor. Ona göre bu, gerçekliğin "özüne" uyum sağladığınız ve onu usta olmayan birinin görebileceğinden daha gerçek bir şekilde gördüğünüz anlamına geliyor.
Peak isimli kitabında K. Anders Ericsson, profesyonel ve amatör futbolculardan bir futbol maçının nasıl gelişeceğini tahmin etmelerinin istendiği bir deneyi tartışmaktadır. Futbolculara maçın video görüntüsü izletilmiş ve görüntü durdurulup gizlendiğinde, her oyuncudan oyuncuların pozisyonlarını saymalarını ve bundan sonra büyük olasılıkla ne olacağını tarif etmelerini istenmiştir.
Beklendiği gibi, deneyimli oyuncular makul ölçüde doğru tahminler yapabilirken, amatör oyuncular daha az isabetliydi. Greene'in tarif ettiği gibi, profesyoneller sahayı bir kitap gibi okuyabiliyor, oyunun dinamik ve akıcı kalıplarına uyum sağlayabiliyorlardı. Ericsson bu yeteneği profesyonellerin süper "zihinsel temsillerine" bağlıyor - kısacası, futbolun ilkeleri ve kalıpları hakkında kapsamlı bilgiyi içselleştirmişlerdi, bu nedenle oyunun akışını, zihinsel olarak bu zihinsel modellerden yoksun olan daha az deneyimli oyunculardan çok daha doğru bir şekilde modelleyebiliyorlardı.
Ustalık Yaşam Boyu Süren Bir Yolculuktur
Greene, zaman ve çabanın kaçınılmaz olarak ustalık getirdiğini açıklıyor - bunun yaklaşık 20.000 saat sürdüğünü iddia ediyor. Başka bir deyişle, üzerinde çalıştığınız şeye saatlerinizi harcarsanız oraya ulaşmanız garanti.
(Shortform Notu: Greene bu rakamı destekleyecek herhangi bir araştırma sunmuyor. Aksine, Malcolm Gladwell'in Outliers kitabında açıkladığı popüler "10.000 saat kuralı"nı ikiye katlıyor).
Ancak, ustalık geliştirmek için harcadığınız zaman yoğun ve kararlı olmalıdır. Çalışma ve uygulamaları “-mış gibi” yapamazsınız, çünkü yarım kalpli pratik yarım kalpli sonuçlar verir. İşinize tüm gücünüzü vererek ve öğrenmek için her fırsatı değerlendirerek canla başla ve şevkle çalışırsanız, çok daha büyük ödüller elde edersiniz.
(Shortform Notu: Peak - Zirve isimli kitabında K. Anders Ericsson nasıl pratik yaptığınızın büyük fark yarattığını, bunun amaca yönelik ve bilinçli olması gerektiğini açıklıyor. Greene gibi o da yoğun odaklanmanın önemini vurguluyor. Ayrıca net, spesifik hedefler belirlemeyi, anında geri bildirim almayı ve gelişmek için sürekli bir çaba içinde konfor alanınızı esnetmeyi tavsiye ediyor).
Sonunda, ustalar yaratıcı dürtüleriyle uyum içinde yaşayarak aslında "ruhen" gençleşirler. Böyle bir usta potansiyelini ve beynini o kadar geliştirmiştir ki, Greene'in deyimiyle, gerçeklikle temas kurar. Başka bir deyişle, yaşamın, büyümenin ve bir alanda, zanaatta veya disiplinde ustalaşmak için gerekenlerin tüm karmaşıklığını anlar.
(Shortform Notu: Mastery: The Keys to Success and Long-Term Fulfillment adlı kitabında George Leonard, ustanın gençliğinin bir kısmının, kendisine aptal gibi davranmasına izin vermesinden kaynaklandığını açıklar - aptal olmak değil, çocuksu merak duygusuna ve "aptalca" naifliğine izin vermek ve onu kucaklamak. Böylece usta hata yapmakta, kendisini büyüleyen şeyleri keşfetmekte ve denemekte özgür olur ve zamanla hayata neşe ve tatmin getiren o merak duygusuyla temas halinde kalır).
Egzersiz Yapın: Çağrınızı - İç Sesinizi Bulun
Greene, ustalığa giden ilk adımın içinize bakmak olduğunu ileri sürer. Düşünmek için bir maç dakikanızı ayırın ve çağrınızı, iç sesinizin dinleyin.
- Çocukken doğal olarak neye ilgi duyuyordunuz? Bunu belirli ayrıntılarla açıklayın (örneğin, belki her zaman mahalledeki çocuklarla spor yapıyordunuz; ya da kendi kendinize şarkı söylüyordunuz ya da etrafınızdaki canlıları inceliyordunuz vb.).
- Hangi alışılmadık veya karakteristik kişilik özelliklerine sahipsiniz? İnsanların sizde her zaman fark ettiği şeyi düşünün - örneğin, insanlar sizi bir kitap kurdu olarak niteliyor ya da cesur buluyor veya meraklı olduğunuzu düşünüyor ya da çok şık giyindiğinizi söylüyor olabilir. Birkaç tanesini düşünün ve hangisinin size en belirgin geldiğini açıklayın.
- Bir yetişkin olarak neye ilgi duyuyorsunuz? Yapmaya doyamadığınız aktiviteleri düşünün - yemek pişirmek ya da yürüyüş yapmak gibi. Bunun çocukluğunuzdaki ilgi alanlarınızla nasıl bir ilişkisi olabilir?
- Yukarıdaki cevapları göz önünde bulundurarak şunu sorun: Sizi en çok ilgilendiren şeyle bağlantınızı kaybettiniz mi? Eğer öyleyse, bunu hayatınıza nasıl geri getirebilirsiniz? Örneğin, piyano çalmak gibi her zaman ilgi duyduğunuz bir beceriyi geliştirmek için zaman ayırmayı veya uzun zamandır yapmanız gerektiğini düşündüğünüz bir alışkanlığı geliştirmeyi düşünün.
Shortform’a abone olmak istiyorsanız shortform.com/balkan linki üzerinden ilerlerseniz %20 oranında indirim alabileceğiniz de aklınızda olsun!
Kütüphane - Nitelikli Diğer Yazı ve Kitaplar İçin