Bu sabah Ankara’da ilki düzenlenen Runkara 21K Yarı Maratonu’na katıldım. On numara beş yıldız geçti; deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Haydi başlayalım!
Ankara’da bırak uluslararasını ulusal bile olsa maraton ya da yarı maraton olmaması düzenli koşan bizim gibi bir çok kişiyi üzüyordu. Bu işlerin biraz da içerisinde biri olarak, idarenin, güvenlik kaygılarının her daim ön planda olduğu Ankara’da, şehri yarım gün kapatacak bir organizasyona sıcak yaklaşmadığını da biliyordum. Bu nedenle, Ağustos gibi bu organizasyon ilk duyurulduğunda çokça sevindim ve fırsat geçirmeden kaydımı yaptırdım.
Yarışı düzenleyen Runkara ekibi, koşu ile uğraşan bir çok kişinin tanıdığı, bu işe yıllarını vermiş gönüllüler; onların üstün çabaları ile tüm izinler alınabildi ve ortaya örnek bir organizasyon çıktı. 4.2K, 10K, 21.1K, ve aile koşusu kategorilerinde koşuldu. O kadar güzel bir organizasyon oldu ki, Anıtkabir’in önünden başlayıp iki tur atılarak başlayan 21K parkuru, ATO Congressium önünde son buldu; gerek yarışın başlangıç noktasının Anıttepe Spor Parkuru’na bitişik olması gerekse bitiş noktası ATO Congressium’un olanakları ve seçilen parkur tüm yarışmacılara keyifli bir yarış yaşattı.
Yarış boyunca gerek kolluk kuvvetleri gerek su noktalarında görev yapan gönüllüler gerekse organizasyon görevlileri son derece pozitif ve canla başla görev yaptılar. Yarışa katılım çok yüksekti. Zannediyorum toplam katılımcı sayıcı 4.000’e yakındı.
Bundan daha da güzel olan yarışa yerli ve yabancıların katılımı oldu. Yabancı atletler genellikle Türkiye’de yapılan bir çok yarışa katılım gösteriyor ancak benim gördüğüm efsanevi İngiliz kadın maratoncu Paula Radcliffe’un yarışın sonunda madalya dağıtması ve Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut’un da 21K koşması hoş sürprizler arasındaydı; yarışı tamamlayan başka büyükelçilerin isminin anons edildiğini de duydum.
Toparlamak gerekirse, iyi kötü yarış tecrübesi olan birisi olarak yorum yapabileceğim üzere, baştan sonra on numara, beş beşlik bir organizasyondu; emeği geçen herkese sonsuz tebrik ve teşekkürler iletmek isterim.
Gelelim benim açımdan yarışın nasıl geçtiğine; hazırlık aşaması ile başlamak istiyorum.
Yarışa kayıt yaptırırken 103kg civarındaydım; yaz tatilinin de etkisi :) Yarışı kilo vermek için bir araç olarak da kullanmak istedim ve bu sabah yarış öncesi tartıya çıktığımda 99kg idim. Elbette ideal olan kilo fazlası bulunmadan koşmak ama genel durumumum itibariyle buna da şükür diyorum.
Yarışa kayıt ile bu sabah arasında geçen kabaca 2 aylık süre içerisinde, biraz istediğim gibi biraz da tam istediğim gibi olmayan bir hazırlık dönemi geçirdim. Eylül ayında başlayan adli yıl ve iş yoğunluğu, çocukların sabah düzeni derken istediğim koşu sıklığı ve mesafesine ulaşamadım; bununla birlikte çok eksik de kalmadım ve aşağıdaki sonuç geldi; yarı maratonda en iyi üçüncü sürem.
Yarış öncesinde hedefim sub2 idi ama gerçekçi olarak düşündüğümde 2.02 civarında bitiririm diyordum; bir kaç faktör güzel bir zaman koşmama yardımcı oldu. Öncelikle dün akşam 21.30 gibi yatağa girdim ve sabah 07.00’ye kadar uyudum :) Normalden önce yatıp normalimden sonra kalkmış oldum ancak 9.5 saat kadar süren bu uykum vücudumu deli dinlendirdi; zaten geçen haftanın yorgunluğu vardı, gayet iyi oldu. Ayrıca Cumartesi günü yiyip içtiğime dikkat ettim ve koşuya tam da istediğim gibi boş bir mide üzerine içtiğim sabah kahvem ile başladım. Buna ilaveten hava sıcaklığının 10C derece olması da koşuyu keyifli hale getirdi; sonuç olarak 1.58 ile 21K’yı tamamladım; amacıma ulaşmış oldum ve keyfim de gayet yerinde.
Yarış sonrasında ATO Congressium önünde herkese yetecek kadar su, meyve suyu, makarna ve nohutlu pilav dağıtılıyordu. Özellikle şu fotoğrafını bıraktığım meyve püresini aşırı sevdim; bundan sonra marketlerde deli gibi arayacağım; sanki bildiğin meyvenin kendisini koymuş adamlar, o kadar iyi.
Netice itibariyle bir yarış daha keyifli bir şekilde tamamlanmış oldu; darısı bundan sonraki yarışlara; onları da ayrıca paylaşırım inşallah. Tamamlamadan önce Asla Durma - Fatih Topçu’nun Yarı Maraton vlog’unu bırakıyorum; bence bir de ona bakın:
Herkese keyifli günler!